Yaz çocukluğumda bahçemiz kocamandı. Babannemin kirada olan üç oda bir tahta balkon evinin yanında müştemilat şeklinde tek oda,tuvalet dışarıda olan evinde kalırdık.Yerler tahta,kilimin altındaki iki tahta kalkınca aşağıda depomuz,köy ocağı olan duvar ve kap kacağın ve ekmek mendilinin bulunduğu dolap mutfağımız,çeşmeden doldurduğumuz,testide suyumuz,kapı arkası, kapandığında banyomuz,yerde altına kuyrukludan (akrep) dolayı her yaz gidince ddt serdiğimiz üç minderimiz oturma odamız olurdu,bir de yatarken serdiğimiz döşek,pencerenin kepengi perdemiz,kıyafet giydirdiğim kapının önünü tutma işini gören tahta da oyunlarımda bebeğim olurdu.Mavi tüllü eteğim ona çok yakışırdı.Kepenk,Kıbrıs Barış Harekatında çok işe aradı;geceleri karartma yapılıyordu,savaş mıydı ?.. geceleri babaannemin arkadaşı Ütya (Lütfiye) ninenin hayatında bütün mahallenin yaşlıları bir de ben toplanır radyodan haberleri dinlerdik,karanlıkta…dünyayla ilişkim bu kadardı yazları,hayal meyal galiba kazanmışız hatırladığım.Gece komşulara gittiğimizde yaptıkları,şeytan,cin ,peri sohbetlerinden sonra dışarıdaki tuvaletin önünde babaannemi bekletirdim,ödüm kopardı.Mercan köşkü çayı içerdik ikram olarak,bazen sac üstünde yapılan bazlamalar yemeğimize eşlik ederdi.Sabahları ekmek almaya giderken tüm babaanne arkadaşlarına seslenir,isteyenlerin de ekmeğini alırdım koşarak fırından,sonra oyuna tabi.Mahallemizde yatır vardı.Bazen adak yapılırdı ”dede aşı”adağı.Koca bir sini etli ya da tavuklu pilav ve de bir sürü kaşık getirirdi adağın sahibi.Hepimiz koşarak gider,çala kaşık ortadaki siniden hızlıca yer sonra da dua ederdik ”dede”ye,bilebildiğimizce,yüreğimizden gelen cümlelerle…Hepimiz camiye kuran kursuna da giderdik,başımıza üsküflerimizi bürleyip,elimizde namaz hocası kitabı ile.Üçüncü duaya gelince yıllık iznini alırdı babam,gelirlerdi.Özlediğimden bırakırdım hep…Sonraları öğrendim duaları da anlamlarını da…