Sanat Atölyeleri

Atölyeler ruhları besler

Burada, yazma  ve seslendirme atölyelerinden dökülen incilerimi paylaşacağım.

Örnek yazma çalışması:

Yaratıcı yazma atölyesi incilerim

Birinci incim

10 Ekim çarşamba günü, yazmayı seven ve meslek edinmiş olan arkadaşımın (www.nerminsenol.com) davetiyle, yine kendisinin hazırladığı yazma atölye çalışmalarından birine konuk olarak katıldım. Bu günün aynı zamanda, Dünya Ruh Sağlığı Günü’ne denk gelmesi de anlamlı oldu.
Dünya Sağlık Örgütü, 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü’nün bu yılki temasını da, “Değişen Dünyada Gençler ve Ruh Sağlığı” olarak belirlemiş, gençlerin dayanıklılığını arttırmayı, önlenebilir ruhsal hastalıkları önlemeyi de amaç olarak belirlemiş ve yapılacak çalışmaların, bu bağlamda yapılması gerektiğini belirtmiştir.(http://www.psikiyatri.org.tr/)
Bizler böylesi bir amaç için toplanmamıştık ama çalışmamız bu bağlama da hizmet etmiş oldu. Atölye çalışmamızda aramızda bir genç kızımız vardı. İlk gördüğümde yüzünde geçirilmiş bir inmesi olduğunu düşündüğüm kızımız, kendi yazdığı öyküsünü okurken seyrettiğimde, bunun inme olmadığını düşündürdü bana. Çünkü çalışma sırasında, yazmayı çok sevdiğiyle ilgili düşüncelerini anlatırken, yüzünde var olan sağ kaş ve dudağındaki asimetrik halden eser kalmamıştı. Karamsar kurgulama ve sonu dışında öyküsü katılımcıların ve yazarımızın alkışını hak etti. Yazarımız ona yazılarıyla ilgileneceği sözünü verdi. Atölye çalışmamız mutlu sonla bitti. Diğer çalışmaya katılamadım ama arkadaşlarımdan, yeni öyküsünün daha da güzel olduğu ve bu sefer kurgusunun da karamsar olmadığı haberini aldım. Daha da mutlu oldum. Bize göre minik ama belki bir gencin yaşamına büyük bir katkıda bulunmuş olabilmenin düşüncesi bile çok güzel. Dilerim bu çalışmamız gerçekten de onun hayatında işe yarar ve ona yol gösterici olur.

İkinci incim

Yazarımız bizden, kendi yarattığı Lili adlı büyücü karakterinden üç dilek istememizi, bunu yazıya dökmemizi ve ”Büyülü Gerçekliği” yazarak yaratmamızı istedi. Konu Kadınlardı. Bu çalışmada dikkat çektiği de ”Kadın Dünyasını ” pozitif bakış açısıyla anlatan bir kadın yazar olması gerekliliğiydi. Öykülerimizi yazdık ve sırayla okuduk. Çoğumuz kendi yaşanmışlıklarımızı yazmıştık. Bu en kolayıydı. Yine de, ortaya karışık,  güzel, mini eserler çıkmıştı. Yazarımız minik dokunuşlarla öyküyü kurgulamayı, merkeze karakterleri koyup dışarıdan bakabilmeyi ve büyülü dokunuşların öyküyü nasıl şekillendirebileceğine rehberlik ediyordu. Sonuç olarak hepimizin keyif aldığı bir çalışma oldu ve orada bulunmak hepimizi mutlu etti.

Üçüncü incim

Kurgulamak o kadar da kolay değil aslında. Atölyede yazdığım ilk yazıya dokunuşlar yapmam, düzenlemem gerekti. Düzenlediğim yazımı yazarken de yeniden düzenlemem gerekti.

”Sevgili Lili benden üç dilek tutmamı istedin. Sana bir masal anlatarak bunları dileyeceğim. Şimdi dinle beni:

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde Lili diye biri varmış. Lili’nin karnı büyümeye başlamış. Öğrenmiş ki bebeği olacakmış. Karnı daha tam büyümeden bebeği gelivermiş. Çünkü çok aceleci ve meraklıymış. Ama büyükleri annesini biraz daha merak etsin istemişler ve alıp onu büyümesine yardım edecek sıcak bir yere götürmüşler. Lili’nin minik bebeği bir süre sonra büyümüş ve ona dönmüş. Onlar ermiş muradına derken bu mutlulukları uzun sürmemiş. Lili’nin çok sevdiği işine de dönmesi gerekiyormuş. Aslında daha zamanı varmış. Lili’nin iş yerinde bir cadı varmış. Bu cadı bir amcaymış. Demiş ki: “Eğer işe başlamazsan, seni başka bir yere göndereceğiz..” Lili,buna çok üzülmüş. Lilinin yaşadığı ülkede bir padişah varmış. Lili gidip ona derdini anlatmak istemiş. Ama öğrenmiş ki cadıyı padişah çok severmiş. Ona hep: “Dile benden ne dilersen” dermiş. Cadı da: ” Padişahım çok yaşa” dermiş. Bir gün bütün cadılar toplanmışlar. Lili de onları saklandığı yerden seyretmiş. Cadılardan birinin bebeği olduğu için ona ne hediye edelim diye konuşuyorlarmış.Biri demiş ki: “Ona bebeğiyle birlikte uzun bir zaman verelim, onu büyütsün, o arada onun işlerini biz yerine getirelim, karnını da doyuralım, sonra da işinin sonuna geldiği zamanlara bu süreyi ekleyelim.” Hepsi bunu kabul etmişler, padişaha bildirmişler, padişah da cadıları sevdiğinden kabul etmiş ve cadılar bebekleriyle mutlu zamanlar geçirmişler. Cadılar mutlu oldukları için de Lili’yi anlamışlar ve onu hep onu hep sevmişler…

Sevgili büyücü Lili, bütün masallar sana çıkar aslında. Büyüyü yapan da sensin, dileyen de, dilekleri yerine getiren de sen, cadı da sen, padişah da sensin. Bunu herkesin görmesi de dileğim.. ”

Yazıyı istediğiniz gibi yoğurabilirsiniz, aynı yazıdan farklı durumlar,farklı karakterler,farklı sonlar oluşturabilirsiniz. Cadıyı, tatlı cadı ya da şirin, kralı Lili yapabilirsiniz. Yeni büyüler, yeni büyülü gerçeklikler oluşturabilirsiniz. Yazmanın güzelliği burada olsa gerek.

Dördüncü incim

Atölye çalışması başladığında, yazarımızın okuduğu öyküye yol yorgunu olmam nedeniyle dikkatimi tam da veremedim. Öyküde iplik, iğne, çuvaldız gibi sözcükler ve sanırım temsil ettiği büyüler anlatılıyordu. Okumanın sonunda yöneltilen soruya yanıt verme sırası bana geldiğinde, öyküyü büyüsünden çıkararak, katılımcılara: “Eğer ipliği iğneye geçiremiyorsanız, daha büyük bir iğne kullanın” tavsiyesinde bulunarak, kendi gerçekliğimi de yansıtmış oldum. Bu da yazma atölyesinden kalan hoş bir ”an”ı oldu.

 +  +  +  :  Dökülen incileri toplayıp güzel bir kolye oluşturma zamanı

Bakınız:http://www.penceremdeninciler.com/2018/10/24/atolye-calismasi/

Seslendirme atölye çalışma incim:

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir