Fotoğraflarla anlatım güzel. Bunu seviyorum ama fotoğraflarla anlatmaya çalışırsam, yazım gereğinden fazla uzun olacak.
Daha önce vaktimi çok çalıyor diye sosyal hesaplarımdan ayrılmıştım. Pandemi ile sosyal medya hesaplarımı yeniden güncelledim ve yeniden paylaşım yapmaya başladım. Bu arada sosyal medyada epey vakit geçirildiğini, pandeminin insanları nasıl olumsuz etkilemiş olduğunu da gözlemledim.
Uğraşılarımı öncelikle kendim için yapıyorum. Belki sizler de bu uğraşların psikolojinize nasıl iyi gelebileceğini gözlemlersiniz… Yani kendiniz için.
Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Fotoğraf çekmekten ve onları sosyal medyada küçük bir yazıyla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Fotoğrafçılık dersimizde öğrendiğime göre bir fotoğrafta en önemli olan ışık ve kompozisyon. Bunları önemsiyorum. Her ne kadar ışık ayarı yapan bir makinayla çekmesem de telefonumun ayarlarını kullanmaya çalışıyorum. Profesyonel makine ile çekme konusunda tembellik ettiğimin farkındayım. Amacım en güzeli olsun değil zaten. En güzel fotoğrafı çeksem, en güzel yazı benim olsa, en güzel resmi yapsam ne fark eder? Bunları yaparken geçirdiğim zamanda işe yarama duygusu ve bir şeyler üretebilmenin verdiği mutluluk güzel…
Pandemi günlüğümün devamında neler olduğunu da biraz anlatayım. Ailece epey hareketli günler yaşadık. Yaşamımızda büyük değişimler oldu. Yeni bir yere taşındık. Taşınmak, uzun yıllar yaşadığımız evimizi, konfor alanımızı bırakmak çok da kolay olmadı. Yeni işlerimiz oldu. Tüm bunlara alışmak ise kolay oldu…
Taşınmadan önce pandemi izinleri başladığı zamanlarda Burdur ve Isparta’yı gezdik, gördük. Salda Gölünde herkes gibi yürümeye çalışırken gölün içindeki bir çukura düşmemle ayağa kalkmam bir oldu. Gölün dibi insanı çekiyor. Burada göle girmek mutlaka yasaklanmalı. Gölün kenarında da minik gölcükler oluşturulmuş. İnsanlar ciltlerine iyi gelsin diye bunların içine girip çamur sürüyorlar kendilerine. Her sene burada bir-iki boğulma vakası oluyormuş. Burdur’da İnsuyu Mağarasını da ziyaret ettik. Sonuna kadar gidemedim. Mağaradaki gölleri göremedim. Geziden dönünce buradaki göllerin de etraftaki sondaj çalışmaları ve kuraklık nedeniyle kuruduğunu öğrendim. Burdur’da güneş panel tarlalarını görmek beni çok mutlu etti. Güneşi bol olan ülkemizde galiba en mantıklısı bu. Bu gezide tarihi olan ve halen de kullanılan bir caminin tuvaletinin berbat görüntüsü hiç hoşuma gitmedi. Hem de pandemi döneminde hijyenin önemi de bu kadar vurgulanmışken… Isparta Lavanta köyünü, lavanta tarlalarını, Manas Otağını gördük. Lavanta ve gülün ülkemize ve yetiştikleri yöreye nasıl katkı sağlamış olduğunu da gördük. Lavanta ve gülden elde edilen ürünlerin marka isimlerinin farklı bir dilde olmasını görmek üzücüydü. Kırgız Türklerinin öz kültürlerini tanıtma çabaları ise takdirimize şayan oldu. Bunu bir kültürün yok olma tehlikesi ile karşılaşınca düşündüklerini söylemeleri de düşündürücüydü. İnsanlık olarak, değerlerimizi yitirince fark ediyoruz demek ki…
Bugünlerde sosyal medyada üzücü haberler duyuyoruz. Egenin İncisi İzmir’ deki deprem ve tsunami hepimizi etkiledi. Covid19 vakaları çoğaldı. Bir taraftan birçok yoğun bakımda yer kalmadığından bahsediliyor, bir taraftan da bulunan aşılar konuşuluyor. 2021 Nisan ayından sonra bu konuda nefes almaya başlayacağımızdan bahsedenler de var beklenilen büyük deprem ve doğa olaylarından bahsedenler de. Hala korku filminin içinde gibiyiz…
Bu aralar sosyal medyada epey vakit geçiriyorum. Belki birilerine moral olur diye düşünerek buradaki yazılarımdan da paylaşıyorum. Hekimim ya elimde değil işte. Belki de bunu kimse istemiyordur. Kendime iş edinmeme hiç gerek de yoktur. Olsun. Demek ki kendim için. Demiştim ya 🙂
Dr. İnci’nin Acil Günlüğü adlı kitabım üç adet basıldı 🙂 Sadece örnek olarak elimde bulunması için. Yayınevinin sahibi bir meslektaşımdı. Ona teşekkür ederim. Onun da “Hastaneden Canlı Çıkmak” isimli bir kitabı var. Okumanızı tavsiye ederim. Bu arada sitelerinde yazdığı üzere E-Kitap basımına başlarsa ücretsiz olacak. Bunun için de zamana ihtiyaçları var gibi görünüyor. Kitap basımı çok masraflı bir iş. Her şeyin ederi arttığı gibi kağıt ve basım fiyatları da arttı ne yazık ki. Yeniden bir kitap için harcama yapmam doğru olmayacak. Yayıneviyle yaptığımız sözleşme gereği birinci kitabın satışı bitince ikincisi ücretsiz basılacak. Sanırım zamanın gelmesini bekleyeceğim…
Günümüzde birçok kitap yazarı ve birçok yeni yazılmış kitap var. O nedenle kitap satışı için reklam gerekiyor. Bunun anlamı da büyük paralar harcanması demek. Önce kitap alınacak ki, iyi mi kötü mü değerlendirilecek. Çok zorlu bir yarış mı desem bilemedim? Bildiğim tek bir şey var o da yarışı sevmediğim. Hiçbir şey ‘insan’ olmadan olmaz. “Hayalim” yazımda elma ve armut benzetmesi yaparken aşılama işini birilerinin yapması gerek ve bunda da sebat etmeleri gerekli demiştim. Sizlerden “Hım fena değil, olabilir, devam etmeli” diye istek gelmeli. Ama bunun için de önce okunması gerekli…
İşte pandemi günlüklerimde tüm bunlar yer aldı ve devam ediyor. Güzel bir şey görünce fotoğrafını çekip paylaşıyorum, güzel bir kitap okuyunca kısa notlar alıp paylaşmaya devam ediyorum. Birilerine de moral olabileceği gibi bana da faydası oluyor…
Pandeminin bir an önce bitmesini istiyorum. Dilerim bir an önce biter. Bu sürede sabretmek, el yıkamak, maske takmak ve mesafeye dikkat etmek gerekiyor…