Düşünceler sözleşince kitabını okumaya yeni başladım. Önsözünü okur okumaz kendimi klavyenin başında buldum. Önsöz, Montaigne’ in 1580 yılında yayınladığı ve kendisini bu türün öncüsü yapacak “Denemeler” indeki bir yazısı ile başlıyordu:
“Ben kendimi olduğum gibi anlatıyorum… Kısaca kitabımın özü benim… Ruhum sürekli bir arayış ve oluş içinde. Hep kendimi gözden geçiririm, kendimi yoklarım… Her bir insanda insanlığın bütün hallerini görüyorum.” Diyordu.
Bu söz beni çok etkiledi. Daha sonra yapılan “Deneme” tanımında ise kendimi buldum. Kitabım “Penceremden İnciler” in buradaki tanımlamaya uyduğunu fark ettim. Kafamdaki yeri daha anlam kazandı.
“Bütün edebi türlere kucak açmıştır deneme. Zenginliğini bu yapısına da borçludur biraz. Yeri gelir şiiri, yeri gelir öyküyü, yeri gelir romanı konuk eder kendisine. Bir bakarsınız mektup olup gelmiş kapınıza, bir kenara yazılmış günlüktür kimi zaman, ağır başlı olmak isterse eğer eleştiriye yaslanır birden, sıkılınca mizahça takılır size. Günceli yaşamak ister bazen bir gazetenin köşe yazısında. Bir de bakmışsınız geziye çıkmıştır. Bilinmeyen bir şehirden, başka başka kültürlerden gezi notları, günlükler gönderir size. Ha, bu arada felsefeyle kol kola gezmeyi de hiç ihmal etmez. Felsefeyle olan bu kardeşçe ilişkisinden dolayı denemeye; “gülümseyen, gülümseten düşünce” dendiği de olur. Nereye giderse, hangi biçime varırsa varsın unutmaz, unutturmaz size kendini. Hep hissedersiniz deneme ikliminde yaşadığınızı. Ona can veren ise yazarının üslubu ve dili kullanmadaki ustalığıdır.”
Hani birileri demiş ya, “Bazen bir müzik açarsınız ve o müzik sizi anlatır.” Diye. “Düşünceler Sözleşince” kitabı da bana aynını yaptı. Sanki beni ve kitabımı anlatıyordu. Kitabımla ilgili sorgulamaya başladığım zamanlara denk gelmesi; adeta bana yanıt verir gibiydi. Ya da ben öyle içselleştirdim ki yazıyı, bana öyle geldi.
“Nedir denemeyi deneme yapan? İçtenliği, düşünmeye çağırışı, eleştiriciliği, kesin yargılardan uzak oluşu, merakı, şüpheciliği, sorular sorması, sizinle konuşuyormuşçasına yakınlığı, anlatacağını az sözle ve dolandırmadan anlatışı, sınırsız bir içerik ve biçim zenginliği, öğreticiliği içten içe yürütüşü olmasın!.. Velhâsıl , içerisinde herkesin ‘olduğu gibi’, özgürce yaşadığı ‘sınırsız’ bir ülkedir deneme.”
Ben de kitabıma başladığımdan beri bunu yapmamış mıydım, “Neden Penceremden İnciler?” Diyerek başlamamış mıydım yazmaya:
“Merhaba Dünya !
Neden ” Penceremden İnciler” ?
Uzun süredir bir sayfa açmayı düşünüyordum. Ancak neyi paylaşacağım konusunda karar veremiyordum.
İşimi mi, aşımı mı, uğraşılarımı mı, seyahat ettiğim yerleri mi ya da buraların bana hissettirdiklerini mi, okuduklarımı mı ya da geçmişi mi, geleceği mi ve daha birçoğunu mu?
Ustaca olmasa da; yazmayı, yağlı boya resim yapmayı, fotoğraf ve video çekmeyi, sunum hazırlamayı, evimi, kısaca ilgilendiğim her şeyde kendimi kaptırıp bazen saatlerce internette sörf yapmayı, bulduklarımı paylaşmayı, öğretmeyi, ilham olmayı ve motive etmeyi, yaşama sevincimi tüm bunları yani ” incilerimi ” seviyorum.
Başlarken penceremden ne inciler döküleceğini ben de bilmiyorum. Şimdilik bu kadar. Sayfama hoş geldim ve sizler de hoş geldiniz.”
“Penceremden İnciler” kitabım, yayınevlerinde deneme edebiyatı kategorisinde satılıyor. Bu önsözdeki deneme tanımlamasına da uyuyor. Bu tanımlamada gerçekten de kendimi buldum. Yazarken insan önce kendini anlatırmış. Sonra mektuplar, günlükler ve romana dönüşürmüş. Demek ki adımlar bu şekilde ilerliyormuş… Farkında olmadan bu sıraya uymuşum ben de…
“Deneme deyince; düşünmeye çağıran, sorgulayıcı, yeni ve farklı bakış açıları kazandıran ve hemen her konuya yönelik zengin bir dünya sunuşu; okurunu içsel bir yolculuğa çıkararak kendi yolunu bulması için yüreklendirmesi; yeni kavramlarla, daha önce fark etmediğimiz ayrıntılarla buluşturarak dil ve düşünce genişletmesi; uyandırdığı çağrışımlarla yeni yolculuklara, keşiflere davet edişi geliyor aklıma öncelikle. Özellikle gençler ve eğitim süreci açısından düşünüldüğünde ise anlama ve anlatma yeteneklerini geliştirmesi, gelişmesine destek olması; kimi zaman da okurunda yazma isteği uyandırması çok önemsenmesi gereken yönleri denemenin.”
Giriş yazımda basitçe dile getirdiklerimle, önsözde tüm bu bahsedilenlerin örtüşmesi ve kitabımı sorgulamaya başladığım bugünlerde karşıma çıkması bir tesadüf mü acaba? Bunu bilemiyorum ama bu önsöz bana kitabımla ilgili yeni bir bakış açısı kazanmamda fayda sağladı.
Kitabımdaki amacım belli. Deneme tanımıyla bire bir örtüşüyor olması beni mutlu etti. Yine önsözde “Deneme, gençler için biçilmiş kaftan.” Diyor. Buna bir ekleme yapmam şart: “Sadece gençlere değil, kendini benim gibi her daim genç hissedenlere de biçilmiş kaftan.”
Tıp fakültesinde okuduğum yıllarda kitap okuyamadım. Yani ders kitapları haricinde. O yıllarda yapmak isteyip de yapamadığım etkinlikleri gecikmeli de olsa yapmayı başardım. Tiyatro atölyesine ikinci doğumumdan sonra gittim. Dört yıl amatör tiyatro yaptım. Şanslıydım. Profesyonel bir tiyatrocunun öğrencisi oldum. İlköğretim yıllarımdan sonra yeniden resim yapmaya elli ve yazmaya elli iki yaşımda başladım. Gerçi tüm bunların yaşla ilgisi yok değil mi 🙂 Hiçbirinde iddiam yok; sadece iyi geliyor. Madem ki kitabımla da sergiledim; dilerim herkese de iyi gelir.
“Penceremden İnciler” i yazmaya 10 Ekim 2018 Dünya Ruh Sağlığı gününde yazmaya başlamıştım. Önceleri böyle bir amacım olmasa da yazıların aldığı şekil; o yılın teması olan ” Değişen dünyada gençler ve ruh sağlığı” için yol gösterir bir hale dönüştü diyebilirim…
Sizden ricam: Kitabımı sadece ve sadece beğenirseniz tavsiye edin.
“Düşünceler Sözleşince”, günümüz Türk deneme edebiyatının elli dört yazarından seçilmiş, aynı sayıdaki denemeleri içeriyor. Eminim hepsi de güzel denemeler. Kitabı hazırlayan ise Osman Torun. Kitabın giriş bölümünde kendisinden bahsedilmiş. Kelime Yayınları tarafından beşinci baskısı yapılmış. Okumanızı tavsiye ederim. Şimdi kaldığım yerden okuma zamanı. Keyifli okumalar…