Şina,Nina,Naya

Zamanın birinde sevimli mi sevimli üç kafadar varmış. Şina, Nina ve Naya. Hepsi de dört gözle yazın gelmesini beklermiş.

Şina en küçükleri, Nina onun büyüğü, Naya da en büyükleriymiş.

Şina arabaya binmekten korkarmış. Tatili severmiş sevmesine de, gidene kadar  rahat edemezmiş… Tam arabaya bineceği zaman saklambaç  en sevdiği oyun olurmuş.  Terliklerle oynamayı da pek severmiş. Eline bir terlik geçmeye görsün, parçalarına ayırıverirmiş. Ortada araba ve terlik yokken, dört ayağını yukarı kaldırarak sevilmeyi bekleyen haliyle de pek şirin olurmuş.

Nina ise keyfine pek düşkünmüş. Evin en güzel yerine, en yumuşak mindere oturmayı pek severmiş. Parkta arkadaşlarıyla oynadığı saatlerin gelişini de iple çekermiş… Koştuğu ve sevsinler diye insanların üzerine atladığı anlarda çok mutlu olurmuş.

Naya ise tüylerinin içindeki boncuk gibi iki kara gözle, pencereden gelen geçeni merakla seyretmeyi severmiş. Kalabalık içinde olmayı istemezmiş. Sahibinden başka kimseyi yanına yaklaştırmazmış. Dokunulmaktan da hiç hoşlanmazmış. Tatillerde de balkondaki yerine yatıp, diğerlerini seyretmeyi tercih edermiş. Şina ile Nina,  yanına gelirse onları ısırmadan edemezmiş.

Buluştukları tatil evi bahçeliymiş. Şina ve Nina, bu yüzdenden burayı çok severmiş. Bahçede rahatça koşup oyun oynayabilirlermiş.

Şina, Nina ve Naya; yine bir yaz günü bahçede buluşmuşlar. Şina ile Nina bahçede koşuyor, Naya da balkondaki minderinden onları seyrediyormuş.

Şina: Şu terlikler ne güzel.

Nina: Evet, ama gel burada daha güzeli var!

Tam güzelim terlikleri oynamaya başlayacaklarken, toprağı eken dede” Hayır!” Demiş.

Şina: Öf, yine bu komut bıktım.

Nina: Hadi gel boşver toprağı kazalım. Hem o zaman kızmazlar demiş. Şina ile Nina, sebze ekili toprağı kazmaya başlamışlar.

Toprağı eken dede: Hayır burası olmaz!

Şina ile Nina  “Puf !”  Demişler. Pes etmek üzereyken bahçe kapısının açık olduğunu fark etmişler ve koşarak dışarı çıkmışlar.

Naya: Ben hiç bir zaman böyle yapmam diye homurdanarak gerinmiş ve iyice  minderine gömülmüş.

Şina ile Nina, doğruca deniz kenarına gitmişler. Orada yüzenler, güneşlenenler varmış. Bazıları bu sevimlileri sevmiş bazıları da, “Bunların sahibi kim? Burada ne işleri var?” Diye söylenmiş. Çünkü Şina ile Nina buldukları her yere birer damla çişlerini bırakıyormuş.

Bu özgürlükleri uzun sürmemiş. Dede koşarak gelmiş ve onları alıp götürmüş.

Toprağı eken dede: Sizi uyardım diye bahçeden kaçtınız. Deniz kıyısından da kovuldunuz. Burada  oynayacak yeterli  alanınız var.  Karnınız acıkınca yemeğinizi önüne geliyor. Üstelik yemekleriniz temiz ve güvenli de… Gitmenize gerek var mıydı?

Dede böyle deyince Şina ile Nina birbirlerine bakıp kafalarını öne eğmişler. Naya onların bu haline üzülmüş ve

Naya: Şina, Nina kafanızı kaldırın ve sakın üzülmeyin. Sahibim bana bazı kötü adamların zehirli yemekler vererek,  arkadaşlarımızı götürdüğünü söylemişti. Ya sizin başınıza da gelseydi; düşüncesi bile çok üzücü… Geri dönmenize çok ama çok sevindim. Bir daha sakın kaçmayın!  Deyince,

Şina ile Nina, Naya’ ya sarılmışlar. Tam o anda Naya, ikisini de kulaklarından ısırıvermiş.  Naya’nın yanına yaklaşmamaları gerektiğini unutmuşlar.

Şina ile Nina, Naya’nın onları sevdiğini  biliyormuş. Naya’nın kendileri için endişelenmesi ve merak etmesi onları mutlu etmiş…

Naya’yı kendi haline bırakarak, dedenin izin verdiği alanda oynamaya başlamışlar. Naya, bir iki döndükten sonra minderine iyice yerleşmiş. Şina ve Nina’nın oyunlarına havlayarak eşlik etmiş…

Penceremden İnciler

One thought on “Şina,Nina,Naya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir