
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, saman kalbur içinde bir ülke varmış. Bu ülkede insanlar çok mutluymuş. Bu insanlar anlarını mutlu yaşar; geçmişlerine bakıp üzülmez, geleceklerine bakıp endişelenmezlermiş. Sabahları horoz, kuş sesleriyle güne başlayıp, gece de güzel ninniler eşliğinde mışıl mışıl uyurlarmış. Masalları hep mutlu sonla bitermiş. Komşu ülkede yaşayan insanlar onlara şaşkınlıkla bakarlarmış. Kendileri neden böyle değil diye merak ederlermiş. Ülkenin gençlerinden biri bu sırrı çözmek istemiş ve komşu ülkenin Bilgin dedesine gitmiş ve ona sormuş.
Genç (Umut): Bilgin dede neden sizin ülkenizde herkes mutlu?
Bilgin dede: Peri tozu sayesinde .
Umut: Peki o tozdan bize de verir misiniz?
Bilgin dede: Evlat bu öyle bir toz ki buna ulaşmak için haketmek gerekiyor.
Umut: Peki bu nasıl olacak ?
Bilgin dede: Bu kesedekileri al, bahçene dik, onları sula ve gözün gibi bak. Bunun için sabırlı olman gerek demiş.

Umut keseyi almış, ülkesine dönmüş. Toprağı kazmış, havalandırmış, tohumları dikmiş, sulamış. Derken diktiği tohumlar yeşermeye sonra da ürün vermeye başlamış. Komşuları gelip şaşkınlıkla izlemişler. Ürünleri hep birlikte toplamışlar. Tatları öyle güzelmiş ki hepsi birlikte yemişler. Umut tekrar Bilgin dedeye gitmiş.
Umut: Dede söylediklerinin hepsini yaptım ama peri tozu hala yok
Bilgin dede: Sabırlı olmalısın. Meyvelerden elde ettiğin tohumları sakla. Zamanı gelince yeniden dik ve bir sene sonra bana tekrar gel demiş.
Umut dedenin dediklerini yapmış. Tohumlar çoğalmış. Ürünler bire on, yüz, bin derken bütün köy, ilçe, şehir ve sonunda ülkeleri yeşermeye başlamış. Kuşlar, horozlar da ötmeye başlamış. Sabahları mutlu uyanıp, yatana kadar çalışıp, güzel ürünler üretmeye başlamışlar. Ürünler o kadar bolmuş ki herkesin karnı doymaya ve fazlasını da komşu şehirlere vermeye başlamışlar. Çiçekler renk renk, kuşlar cıvıl cıvılmış. Horozlar, tavuklar, kuzular, keçiler, inekler hepsi artık mutluymuş. İnekleri daha çok süt vermiş, tavuklar daha çok yumurta vermiş. Mutlu oldukça da gübrelerini de vermişler. Öyle ki ürünler gübreleri aldıkça meyveleri daha da lezzetlenmiş. Tüm yiyecekler kendilerine yettiği gibi, paraları da kendilerine kalmaya başlamış. Umut bir sene dolunca, tekrar Bilgin dedeye gitmiş.
Umut: Bütün dediklerini yaptım dede peri tozu nerede?
Bilgin dede gülmüş ve mutlu musunuz? diye sormuş.
Umut: Evet dedecim çok mutluyuz demiş.
Dede yine gülmüş ve: Evlat peri tozunu bulmaya çalışırken çok çalıştın. Ödevlerini yerine getirdin. Bunun sonucunda emeklerinin karşılığını aldın.
Umut: Dede peri tozu yok muydu yani?
Bilgin dede: Evlat peri tozu vardı. Sen onu buldun. Peri tozu senin onu arayan düşüncelerindeydi. Peri tozu davranışlarındaydı. Mutluluk da dışarıda değil, senin içindeydi. Ben sana buna ulaşman için sadece bir araç verdim. Bir kese tohum. Peri tozu onun içindeydi. Onu eken, çoğaltan sendin demiş.
Artık onların da masalları mutlu sonla bitiyor. Umut mutlu, ülkesi de mutlu mu mutlu.
Umut güzel dersi alarak teşekkür etmiş ve ülkesine dönmüş. Peri tozunun peşinden giderek adı gibi umut olmuş ve bu umudun nasıl dağıtıldığını herkese göstermiş.
Sizler de peri tozuna inanın olur mu?
Not: Dün İsmail Küçükkaya ile sabah Fox haberde, Tunceli’nin Ovacık İlçesi Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun söyleşisini, akşam da ‘Diş Perisi’ (http://www.beyazperde.com/filmler/film-134501/)filmini izledikten sonra bu masal oluştu.