Zamanın birinde bir anne oğul yaşarmış. Anne titiz, mükemmeliyetçi, bir o kadar da şefkatli, yüreği sevgi doluymuş. Oğul ise, tertemiz yürekli, sevgi dolu, içinde hep saf masum çocuğu taşırmış. Çocuk bu ya; içinden geldiği gibi dobraca söylermiş bazen de kızarmış. Anne buna çok üzülürmüş; etrafındaki herkes ne düşünür diye… Kızarmış kabalık yaptı diye oğula… Bir de kedileri varmış. Anne kedi attığı için acımış ve getirmiş onu evlerine oğul. Anne ile oğul çok sevmişler kediyi; renk katmış hayatlarına. Ama bir sorun varmış. Oğul kuşları da severmiş. Kedi de severmiş sevmesine kuşları ama farklı şekilde… Mutfak pencereleri güneşe bakarmış, güneş şenlendirirmiş burayı ve dermiş ki:
-Bir de kuşlar konsa.
Güneş oğula tercüman olurmuş ama anne titizmiş ya; pencerenin önünü kuşlar kirletir diye izin vermezmiş. Balkona çiçeklerini de rahat koyamaz olmuş. Kedi kumlarını karıştırırmış saksıların, yapraklarını da kopartırmış gözü gibi baktığı çiçeklerini annenin.
Gel zaman git zaman, kedi öyle girmiş ki hayatlarına; artık öncelikleri olmuş. Annesi evin her tarafına kusarken bile kızmıyormuş kediye. Bir gün eve bir falcı gelmiş. Falcıyı severlermiş, ”fala inanma ama falsız da kalma” derlermiş falcıya. Bu falcı eşyalardan fal bakıyormuş. Mutfağın içinde torbaların olduğu çekmeceyi açmış, içini boşaltmış. Şok olmuş çünkü hep torbaların üzerinde…şok…şok..şok.. yazıyormuş. Bazı torbalarda simit kırıkları varmış, ağzı bağlanmış şekilde duruyormuş. Falcı sormuş anneye ”bunlar kimin?” Diye. Anne de ”oğlumun koydukları” demiş. Falcı başlamış anlatmaya:
-Oğlun herhalde kuşları beslemek istemiş, ama bunu ertelemiş. Bağlamış torbaların ağzını bir gün yaparım diye… Anne de demiş ki:
-Ben kuşlar pisletir pencereyi diye izin vermemiştim.
Anne üzülmüş. Falcıyla birlikte bütün bağlı torbaları açmışlar,simit kırıntılarını bir kaba koymuşlar, oğlu için aldığı bir fincana da su koyup, pencerenin içine koymuşlar. Oğul bunu görünce çok sevinmiş, annesine gerçeği söylemiş. Annesinin üzülmesini istemezmiş ondan ısrar etmezmiş. Falcının dedikleri doğru çıkmış. Anne ile oğul bir de kedi şimdi bekliyorlarmış kuşları konsun da görelim, sevelim diye. Ama kedi üzülüyormuş yetişemeyecekmiş kuşlara; pencere yerden yüksek diye… 🙂