Zümrüt uyandı. Saate baktı. Yedi olmuştu. On dakika daha yatabilirdi. Saate bakarak uyumaya çalışmak keyifliydi. Sabahları bir dakika bile ne kıymetliydi. Hiç kalkmak zorunda kalmasa daha da keyifli olacaktı. Bunları düşünürken mesanesi sıkıştırmaya başlamıştı çoktan. “Öf sadece on dakika istedim ya” dedi. Kalkmasa yatağa yapması an meselesiydi. Gözleri yarı uykulu kalktı. Eşyaları görebiliyordu… Perdenin iki düğmesinin kopuk olduğunu fark ettiğinde Tuna diğerlerini çoktan takmıştı. Perdenin bu şekildeki görüntüsü hoş olmasa da işe yaramıştı. Işık huzmesi bir yere çarpmadan yürümesini sağlamıştı. Bir daha ki yıkamada dikerim düğmeleri diye düşündü. Perde takıp çıkarma işi kolay değildi. Normalde öyle bırakmazdı ama bu aralar biraz boşlamıştı işleri. Tuna’ yı da yormak istememişti…
Banyoya girdi. Sıkışıklıktan sonraki rahatlama hissi gibisi yoktu… Şöyle bir baktı. Çöp poşeti dolmuştu. Poşetin ağzını bağlayıp çıkardı. Alttaki poşet rulosunu açtı. Poşet yeniden dolmaya hazırdı. Ellerini yıkadı. Deodorantını sürdü. Saçını taradı. Önlerine baktı beyazı gelmişti. Biraz daha idare eder diye düşündü. Saçını topladı. Kendine gülümsedi. Makyaj yapmıyordu bu aralar. Göz kapakları yer çekimine dayanamıyordu artık. Parmaklarının ucuyla kenarlarından yukarı kaldırdı. Hafif bir enjeksiyon göz kapaklarını yukarı kaldırabilirdi. Makyajla da hallederim dedi. Son zamanlarda kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Fark etti. Gülümsedi. Çöpü aldı mutfağa gitti. Büyük çöp poşeti dolmuştu. Ağzını bağladı kapının yanına girişe götürdü. Tuna çayı çoktan demlemişti. Zümrüt yumurta makinasının düdüğü öttüğünde giyinmeye gitti. Saate baktı zaman akmıştı yine. Yarım saat içinde çıkması lazımdı.
Tuna “biraz hızlı ol Zümrüt hadi geç kalacaksın” dedi. koşarak gitti ve giyindi. Birlikte kahvaltıyı yaptılar. Tuna kapıdaki çöpü aldı. Zümrüt çantasını aldı ve merdivenleri indiler. Tuna arabayı çalıştırırken, Zümrüt çöpü attı… Garaja geldiler. Dolmuş kalkmak üzereydi. Zümrüt hoşcakal Tunacım dedi ve dolmuşa bindi. Pencere kenarına yerleşti. Tuna’ ya el salladı. Dolmuş hareket etti. Şimdi uykusuna kaldığı yerden devam edecekti… Gözlerini kapattı.
Gözlerini kapattı kapatmasına ama uyumak ne mümkündü. Önde oturan bir bayan yolcu yüksek perdeden telefonla konuşuyordu.
Bayan: Kendine dikkat et. Hasta olma e mi? Ben grip olunca o grip ilacını alırım. Yanında da C vitaminini aldım mı zımba gibi olurum.
Arka koltukta oturan Bey: Hanımefendi lütfen rahatsız oluyoruz!
Kırmızı ceketli bayan: Kardeş böyle olmuyor ama!
Bayan: Ben ona çok yardım ettim. İlgilendim. Asu da aynısını yaptı ama bunları fark etmedi. Onu düşündüğümüzün farkında değildi. Oysa bunların farkına varmasını istedik ama hiç anlamadı…
Dolmuşta yolcular iyice tedirgin olmaya başlamışlardı. Bayana seslerini hiçbir şekilde duyuramadılar. Bayan dikkatlerin üzerinde olduğunun farkında değildi.
Arka koltuktaki yolcu yanındakine “böyle olmaz ki kardeşim” dedi. Yanındaki kırmızı ceketli bayan sesini biraz daha yükselterek “ne kadar saygısız insanlar var!” dedi ama hepsi boşunaydı. Bayan dolmuştan inene kadar konuşmaya devam etti. Dolmuşun içindeki uğultu da arttı. Yolcular seslerini bayana duyuramayınca kendi aralarında sohbet etmeye başlamışlardı. Zümrüt uyumak istemişti ama mümkün olamadı. Bayan nihayet ineceği yere geldi. İnerken hala telefon kulağında konuşmaya devam ediyordu.
Tüm yolcular bayanı izlemeye almıştı. Bayan bir arkadaşıyla buluştu. Telefonunu havaya kaldırdı ve selfi çekti. Yolculardan biri “teyzem selfisini de çekti” dedi. Gülüşmeler oldu. Sonunda dolmuş yeniden hareket etti ve eski sessizliğine büründü…
Zümrüt tüm olanları sessizce izledi. Bir tarafta farkındalıklardan söz eden ama nerede olduğunun ve ne yaptığının farkında olmayan bir bayan, bir tarafta da yanlış davranışı eleştirirken uğultuya sebep olan yolcular diye düşündü. Yolcular da rahatsızlık vermişlerdi. Dolmuş şoförü bayanı uyarsaydı tüm bunların hiç biri yaşanmayacaktı diye düşünmeye devam etti…
Zümrüt düşünerek daha fazla kafasını yormamaya karar verdi. Daha yolu vardı. Ceketini yastık yaptı. Gözlerini kapadı…
Ayakta duran yolculardan biri yere düşmüştü. Dolmuşu durdurdu. Bayılan genci düzgünce yere yatırıp ayaklarını havaya kaldırırdı. Bir taraftan da 112 yi arayın diye bağırıyordu. 112 yi arayın! 112 yi arayın!
Birden irkilerek uyandı. Sersemlemişti. Etrafına bakındı. Ayakta duran iki üç yolcu vardı ama bayılan yoktu. Rüya gördüğünü anladı. Hafifçe güldü kendine. Ne zaman daldım da rüya gördüm bu kadar kısa zamanda pes vallahi diye düşündü… Şoföre klimayı açmasını söylese iyi olacaktı…
112 de çalıştığı günler geldi aklına. Kazalar, yaralılar… Zordu… Bir nöbet sonrasında dolmuş şoförünün telefonla konuşmasına dayanamayıp şoföre müdahale edişi geldi aklına. Şoför telefonunu hemen kapatmıştı ve hiç birşey dememişti. Ne diyecekti ki diye düşündü. 112 yılları belli ki etkilemişti Zümrüt’ ü. Arabada bile rüyasına girmişti…
Dolmuş durdu. Zümrüt camdan dışarı baktı. Jandarma kontrol noktasına gelmişlerdi. Kimlik kontrolü yapılacaktı. Turizm yoğun olduğu için girişler de yoğundu. Zümrüt kimliğini çıkardı. Bu sırada dolmuştaki tüm yolcular da aynı anda kimliklerini uzattı. Jandarma şaşırdı ” acele etmeyin, durun” dedi gülümseyerek. Zümrüt de kimliğimi uzatmıştı “bıktık” dedi gülümseyerek . Zümrüt’e “Biz sizin iyiliğiniz için bakıyoruz kimliklere ” ve şoföre ” hareket edebilirsiniz” dedi. Kimlikleri toplamadan indi. Dolmuş hareket etti….
Zümrüt ne yolculuk oldu bugün ama diye düşündü. Kafasını cama dayadı… Yeniden daldı anılarına…
***
Dolmuş durdu. Pencereden baktı. Garaja gelmişlerdi. Düşünürken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştı… Bir nöbet daha bitmişti sonunda… Zümrüt kendinden önce oturanların inmesini bekledi. Sonunda o da indi… Etrafına bakındı. Tuna gelmişti. Gülümsedi. Hiç bıkmamıştı Tuna. Bunu yapmayı çok seviyordu. Her seferinde sabırla garaja getiriyor, sabırla karşılamaya geliyordu…. Sanki yaşam amacı beni mutlu etmek diye düşündü Zümrüt…
Tuna: Hoşgeldin Zümrüt nasıl geçti nöbetin?
Zümrüt: Pek uyuyamadım bu sefer.
Tuna: Uyumaya mı gidiyorsun nöbete? 🙂
Zümrüt: Tuna çok fenasın. Ya öyle demesene 🙂
Tuna: Hadi boşver. Hem sana bir sürprizim var.
Zümrüt: Merak ettim ne ki acaba bu sürpriz?
Tuna: Adı üzerinde sürpriz…
Zümrüt: Bari bir ipucu ver lütfennn
Tuna: Hadi bu seferlik olsun bakalım. Yorulmuşsun da… Perdeyi bir düşün o zaman…
Zümrüt: Buldum. Perdenin düğmelerini taktın değil mi?
Tuna: Sürpriz bozuldu ama evet 🙂
Zümrüt: Harikasın teşekkür ederimmm…. 🙂
Zümrüt ne kadar şanslıyım diye düşündü Tuna’ ya sarılırken. Minik detayları her zaman önemserdi… Çünkü mutluluğun minik detaylarda gizlendiğini bilirdi…