
22 Ağustos 2024 ‘den bu yana biri sözlü olarak toplam üç kez istifa ettim.
Her seferinde çalışma şartlarında iyileştirmeler yapıldı. Çalışmaya devam ettim.
Pandemiden sonra bu sisteme hizmet etmeyeceğim diyerek çalışmayı bırakmıştım.
Ne olduysa bir şekilde kendimi yeniden çalışır buldum. Üstelik de; “bir daha asla!” Dediğim acil serviste.
Bu sefer sadece gündüz çalışacaktım ve nöbet de yoktu; belki de bu yüzden olur demiştim. Yazmayla ilgili motivasyonumu kaybettiğim bir dönemde gelmişti iş teklifi. Çalışmaya alışan biri evde uzun süre duramıyor; hele de böyle bir işi varsa…. Sıkıldığım bir dönemde başladım.
Hastalardan bu süre içinde en çok duyduğum söz: “Allah razı olsun!” Sözüydü. Bunu duymak güzeldi. Güzeldi güzel olmasına da bir de cehalet olmasaydı işte..
Vakaların çoğunun cehalet ve gemlenemeyen hırslarını olduğunu gördükçe kalbim acıyor.
Örneğin güneyde tatil yapacağız; ya da yerleşeceğiz diye gelen kuzey halkının; yolların kapasitesinin üzerinde araçla doldurması ve kazaların kaçınılmaz olması gibi…
Çalıştığım sürede birçok trafik kazası vakası geldi. Takla atan arabanın içinden sıyrıksız kurtulanları da gördüm; hız yüzünden kendini kurban edenleri de…
Gencecik bir jandarma nöbetten çıkmış hızla trafikte giderken kaza yapmıştı. Beyninde ameliyat gerektirmeyen küçük bir kanama odağı, akciğerleri de de küçük bir pnömotoraks odağı olması nedeniyle göğüs cerrahı olan bir merkeze sevk edilmesi; orada uyutulması ve uykudan uyanamadığının geri bildirimini duymamız üzücüydü.
Bakamadığından, utançtan ya da zorunluluktan; hiç birisi açıklaması değil; çöpe atılan bebeği görmek de yürek burkucuydu.
Aşırı alkol alıp darp bıçaklama vakalarına kızmak anlamsızdı.
Paraşüt ehliyeti olan birinin aşırı rüzgârlı bir havada kural tanımadan; dünyanın bir ucundan gelerek uçması ve yere çakılması çok anlamsız… Adrenalin sevdası mı hırs mı bu!
Paraşütü ineceği yere yakın yerlere restoran yapılması anlamlı mı?
Restoranda yemek yerken üzerine paraşüt düşüp de; vücutta en sağlam olan çene kemiğinin kırması… Bu turist hastanın tedavi giderleri için ülkesinde kampanya başlatılması trajikomik değil mi?…
Enflasyon acile yansıdı.
Pandemide insanların algılarıyla oynandı.
Panik atak arttı.
Ölüm korkusu ayyuka çıktı.
Beslenme eksikliği var!
Aritmi ile gelen hastalara serum içinde magnezyum bir saatte veriyorum. Aritmileri düzeliyor. Bunu birçok kere deneyimledim.
Panik atakla ya da sakinleştirici istemiyle gelenlere küçük bir serum içinde B vitamini veriyorum. Sakinleşip gidiyorlar.
Stresten kalp krizleri arttı. Pandemide yapılan sıvılara bağlayanlar var. Stres ve beslenme konusu da akla getirilmeli!
Sıvıların kalp krizi yapmış olduğu bilgisinin de; araştırılmaya ihtiyacı var. Gereksiz korkuya endişeye yer verilmemeli!
Güneşten mahrum kalmanın da D vitamini düşüklüğü gibi zararları oldu.
Magnezyum kan seviyesini aynı düzeyde tutturabilmek için kaslardan alır kramplara neden olur; kalpten alır aritmilere neden olur.
Yani hastalıkların oluşumunda beslenmenin önemli bir yer tuttuğu; birçok hastalığın vitamin ve mineral eksikliği yüzünden de olabildiği akılda tutulmalı…
Diyabetli hasta kilo verirse diyabeti düzelir mesela…. Ne yersek oyuz bizler gerçekten de….
Çalıştığım tüm bu süre içinde tüm bunları düşünmek de yormuş olabilir beni….
Bir hekim arkadaşım,
“Ayrıntılı muayene ediyorsun; kendi kendini yoruyorsun” Demişti.
Aksini yapsaydım; dört gündür hastane hastane gezen hastada subaraknoid kanama olduğunu tespit edemezdim.
Bir kez yoğunluktan dikkat edemediğim bir hastayı; şansımdan o sırada acilde olan bir genel cerrah farketmeseydi; çocuğun parmağı nekroza gidebilirdi.
Bu yoğunlukta, hata da yapabilirim. Fakat bunu istemem!
Giderim daha iyi. Hipokrat ” Primum not nocere!” Dememiş miydi?
“Giderlerse gitsinler” Diyen bir zihniyet; bizler gidince ne yapacak?
Eğitimin önemi tüm bu anlattığım örneklerde görülüyor.
Şimdilik acil servislerde yabancı uyruklu hekimler var. Zorunlu oldukları için çalışıyor ve buldukları ilk fırsatta onlar da kaçmayı düşünüyor…
Az sayıda hekimle bu ülke nereye varacak? …
Suriyeli bir çocuğa konan lösemi tanısı; Hatay’ı evi bellemiş babanın tedaviyi orada yaptıracağım ” Orada para ödemek yok” derken ümitle bakan gözlerini gördüğümdeki utancım;
Gazze’de birçok insanın yaşam direnişinin aklıma gelmesi;
Depremlerde insanların türlü koşullar içinde oluşu;
Bir yerin diğerinden farklı olmaması;
Tüm bu duygular içinde kafam karmakarışık bir haldeyim.
Belki dayanmam gerekirdi.
Ama dayanamadım.