

Köyden İndim Mersin’e ikinci yorumunu aldı. Bu sefer ki kardeşimden 🥳
İbrahim, dolmuş edebiyatımı ve iç sesimi beğenmene mutlu oldum. Benim için de en eğlenceli kısımlardandı. Yazarken çok eğlendim. ‘Enerci’ nin sana da geçmesi; beni ayrıca mutlu etti.
2018 de Penceremden İncilerle başladığım yazma yolculuğum bu kıvama geldi. Sanırım emeğine değdi. Bu motivasyonla da; artık kim tutar beni 😉🥳🥳📚📚 Çok teşekkür ederim🙏🙏
***
Kardeşime, bu motivasyonla ile yazmaya devam ederim dedim de şöyle bir düşündüm:
Neden yazarız?… Okunsun diye değil mi?…
Okuyan birinden duyduğumuz bir iki cümle bizleri mutlu ediyor…
Yazarlık mesleği de hekimlik mesleğinde olduğu gibi zor ülkemizde. Yayınevleri bir şekilde kazanıyor. Reklam ve pazarlama işinin onlara ait olduğunu sanırdım. Birçok yazar var. Yayınevleri hangi birine yetişecek. Onlar açısından da sıkıntılar var. Reklam tanıtım giderleri de yüksek ne yazık ki…
Katharine Hepburn “İnsan yaşadıkça anlıyor ki, kendi kayığını kendin çekmezsen bir yerlere gidemiyorsun.” Diyor ve gerçekten de çok doğru.
Aşağıdaki linki görünce şaşırmayın ve farklı anlamlar yüklemeyin derim. Tüm işlerde olduğu gibi bunda da insanın emeğinin karşılığını alması gerekiyor. Hep vermek olmuyor. Denge bir tarafa kayınca yaratıcılık yıpranıyor. Yetenek illaki kendini ortaya çıkartmak istiyor… Amacım yetenek övücülüğü değil tabiki… Bu tüm sanat dallarında olan birşey. Sanatçının emeğinin karşılığını alması gerekir… Emeğinin karşılığını alamayan, örneğin bir tiyatrocunun aç kalmasını ister miyiz?…
Çünkü bununla eşdeğerdir. Madem ki sanat ve sanatçı yaşamımızı renklendiriyor güzelleştiriyor; o zaman ihtiyacımız vardır onlara… Benim bir mesleğim varken ikinci bir mesleği de seçtim. Böyle olması gerekiyormuş. Bunu sevdim de… Geçimimi kitaplardan sağlamıyorum. Bu demek değildir ki emeğimin karşılığını almayayım. Buna devam edebilmek için sadece maddi değil manevi motivasyona ihtiyacımız oluyor; bilin isterim… Benim yedi kitabım, bir küçük şişe gıda takviyesi fiyatına; ya da iki kişinin tabiki yerine göre değişir; bir akşam yemeği fiyatına… Çok fazla değil…Emeğin karşılığı hiç değil…
İnsan önce yakın çevresi için yazıyor. Ama ertelendiğini gördüğünde önce üzülüyor biraz… Sonra her şeyin bir zamanı var demeye başlıyor ve bekliyor… Ben acilciyim ve bu kadar bekleyebildim. Önce okunacak ki kitaplarım iyi mi kötü mü öyle anlaşılacak… Ben öldükten sonra okunan yazarlardan olmak istemiyorum. Bu mutluluğu da yaşarken hissetmek istiyorum. Ayıplamayın. Ben daha cesaretliyim ve birçok yazarın his ve duygularına tercüman oluyorum şu anda…
Ayrıca içimde olan bir şeyi de açık yüreklilikle yazmak istiyorum: Her yazar kendi kitabı okunsun ister. Fakat gözlemlediğim birşey var. Bu da eksik. İletişim dilinde dinlemek de vardır. Yani diğer yazar arkadaşını da dinleyeceksin. Yani kitaplarını okuyacaksın. Galiba herkes biraz da kendi derdine düşüyor. Norveç’te olduğu gibi her çıkan kitap ülkenin tüm kütüphanelerine dağıtılsa; sanırım böyle olmazdı. İnsan insanı dinlemek ister doğalında zaten öyle değil mi?…
Tiyatro da oynadım. Arkadaşlarım bilirler… Sahneden salona bakarsınız kaç kişi bizi izlemeye geldi kaç yakınımız geldi diye… Hepsinde olağanüstü bir emek var. Emeğe değer vermek de insan olmanın gereklerindendir diye düşünüyorum. Sizce de öyle değil mi? …
Tıptan da bir iki cümle yazıp bitireceğim:
D vit neredeyse on kişiden sekizinde düşük çıkıyor. Bu tarz söylemler yasaklanmış galiba da bana saçma geldi. D vitamininize baktırın demek toplum sağlığına soyunan benim gibi biri için gayet normal geliyor… Bundan bahsetmemin bir nedeni var: D vitamini düşük olduğunda insanlar birçok şeyi erteliyormuş. Bunu yeni öğrendim ne yazık ki… Pandeminin olumlu katkıları da oldu bu açıdan.. Bilmem yeterince anlatabildim mi? …
Çoğu şeyi ertelemeyin, değerlerimize onem verelim. Atamızın da “Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir!” Dediği gibi ayarlarımıza geri dönelim 😉📚📚🙏🙏
https://www.shopier.com/ShowProductNew/products.php?id=32464430