Kaptan: “Dikkat dikkat kaptanınız konuşuyor! Kırmızı alarm! Bir uzay aracı hızla üzerimize doğru geliyor! İkinci bir emre kadar, herkes yerine otursun ve emniyet kemerini bağlasın!”
Yardımcı Kaptan: “İletişim kurmaya çalışıyoruz”
Kaptan: “Size söylüyorum duymuyor musunuz? Rotanızı değiştirin!”
Yardımcı kaptan: “Kaptanım sinyal alıyoruz ama duyuyorlar mı emin olamıyoruz; çok parazit var.”
Kaptan: “Durmadan deneyin! Fark ettiremezsek çarpacaklar! Işık kalkanlarını da açın, ateş emri için de silahları hazırlayın! ”
Yardımcı kaptan: “Kaptanı duydunuz. Radarı sıkı takibe alın, son ana kadar rotada bir değişiklik olmazsa hazırlıkları yapın! Ateş açmak zorunda kalmak istemeyiz ama ısrarcı olurlarsa savunmaya geçmemiz gerekecek!”
Soner: “Takipteyiz kaptanım; ancak bir gariplik var.”
Yardımcı kaptan: “Ben de fark ettim. Şimdiye kadar bir yanıt gelmesi gerekirdi. Mesafe giderek daralıyor.”
Atakan: ” Anonsumuza yanıt vermeleri gerekirdi, ama veremezler”
Soner: “Termal alıcılarımıza hiçbir görüntü yansımıyor”
Kaptan: “ Sakın ha, olmasın!”
Atakan: ”Evet kaptanım, ne yazık ki araçta mürettebat yok!”
Yardımcı kaptan: “Kaptanım olabilir mi bu?”
Atakan: “Üzgünüm”
Soner:” Kaptanım gemi hızla üzerimize geliyor!”
Kaptan: “Ateşş!”
Yardımcı kaptan: “Ateşş!”
Soner: “Kaptanımmm!!!”
Ayten: “Oğlum oğlum uyansana! Kan ter içinde kalmışsın; n’oldu sana? ”
Arif: “Kaptanımmm gemi çarpacakkk! Çarpmaa! Marslılar gidinnn kolonize gerii!!!”
Ayten: “Oğlum Arif, uyansana rüya görüyorsun! Ben sana demedim mi o oyunları bu kadar çok oynama diye. Olacağı bu. Kalk hadi oğlum kalk!”
Arif: “ Neredeyim ben? Ay üssü alfada mı?”
Ayten: “Yok çocuğum Mars üstü gamadasın, ay üssü alfa 1999’da kaldı”
Kaptan: “Işınlanmaya hazır olun!”
Arif: “Kaptanım beni de ışınlayın!”
Ayten: “Arif! Arif! Yeter artık oğlum uyan!”
Arif: “Anne sen n’apıyorsun burada, çarpacak şimdi!”
Ayten: “Arif! Arif! Uyan!”
Arif: “Anne, ne çabuk geldim eve, beni ışınladılar mı?”
Ayten: “Oğlum rüya görüyordun, kalk hadi yüzünü yıka kendine gel”
Arif: “Of anne ya, en heyecanlı yerinde kalmıştım”
Ayten: “Oynadığın oyunlar yeterli gelmedi değil mi Arifçiğim, uykun da boşa gitmedi”
Arif: “ Uf anne bir görecektin gemiyi… Teknolojide epey ilerlemişler… Dertleri, Mars’a kendilerinden başkası girmesin…
Ayten: “Dünya yetmemiş de gidip yerleşilecek bir Mars mı kalmış? Güneş yok, su yok, yeşil yok, mavi yok; öyle yaşam mı olurmuş?”
Arif: “Anne teknoloji dedim ya; hepsini suni yapmışlar…”
Ayten: “Sen içeri de mi girdin? Bak şuna…”
Arif: “Fırsat mı verdin; belki girerdim… Ulaşmamıza çok az kalmıştı… Tam ışınlanacaktım ”
Ayten: ”Gemi çarpmıyor muydu o sırada? ”
Arif: “ Anne ya… Öğretmenim bir öykü yazın demişti”
Ayten: “Ne o Arif, rüyaya mı yattıydın?
Arif: “Anne hem uyandırdın hem de uğraşıyorsun”
Ayten: “ Yaz işte bunu oğlum. Öykünün sonu gelmeden benim uyandırdığımı da söylersin :)”
Arif: “Neyse anneciğim iyi ki uyandırdın; zaten pek Mars’ı görecek gibi değildi durum. Ya gemi çarpsaydı… Sen yetiştin de, onlardan daha hızlı ışınlandım…
Ayten: “Bir daha ki sefere uyandırmayayım istersen”
Arif: “Anne, Mars’a gitmeyi istemiyorum; bu kadarı yetti ”
Ayten: ”Arif ya… Ne işin var orada zaten… Oturrr dünyanda…”
Arif: 🙂 🙂
Ayten: 🙂 🙂