Bütün gece göğün karnı guruldayıp durdu. Her guruldamanın ardından çakan şimşek “Ben de varım!” Dedi.
Kalktı. Gezindi. Yeniden yattı. Olmadı. Odanın içinde bir sağa bir sola gezindi.
Sabaha karşı Zeus* tokmağını gök kubbeye daha çok vurmaya başladı. Gürültü şiddetlendi. Şimşek geceyi gündüze çevirdi.
Korkudan titremeye başladı. Uyumak ne mümkündü. Yanıma oturdu. Kalktı. Gezindi. Olmadı.
Sadece bir gün önceydi: Poseidon, denizden çıktı. Apollon’un tapınağına gitti. Adımlarına eşlik eden sopası yere vurdukça yer sallandı. Olimpos sallandı ve Zeus sinirlendi.
Sarıldım. “Korkma, yanındayım!” Dedim. Sesini çıkaramadı. Elinde değildi ezelden korkardı şimşekten, göğün gürlemesinden. Kaçacak delik aradı. Yoktu. Titredi. Korktu.
Zeus sinirlendi mi durdurmak ne mümkündü. Ardı sıra elindeki şimşekleri gönderdi. Sanki gök delindi ve yağmur boşaldı. Sabaha kadar yağdı, yağdı.
Uykum bitti. Keşke uyusaydı. Yağmurun çatıya vuran sesini dinledim. Tıp, tıp, tıpır, tıpır… daha da hızlı! Keyifli. O da keyif alsaydı.
Zeus’un siniri geçti. Güneş yüzünü gösterdi. Sanki delinen gök değil… Yerler ıslak olmasa; boşalan yağmur değil…
Bahçeye çıktı. Gürültü ve şimşeği çabuk unuttu. Koştu. Atladı. Zıpladı. Elinde değil ezelden sever hepsini…
* Zeus, tanrıların ve insanların babası. Güçlü ve önemli. Göklerin, şimşeklerin ve gök gürültülerinin tanrısı.
Herkül, sevimli, cana yakın, sadık; dost, arkadaş. Zeus’ un şimşeğinden korksa da adı gibi güçlü ve önemli. O da evimizin neşesi 🙂
“Herkül, koş!” “Herkül, topu yakala!” “Aferin, sarıl bana!” 🙂 “Hav hav havvv!” 🙂 🙂
Bahçeyi sevdiği gibi evini de sever. En yumuşak ve rahat minderleri, yastıkları sever. Biz de onu çok mu çok severiz…