Tünelin sonrası aydınlık . Hava günlük güneşlik. Gökyüzü pırıl pırıl. Her bir tünel farklı yerleşimlere açılsa da toprak, ağaç, gökyüzü hep aynı. Tarihler değişse, medeniyetler değişse de aynı… Tünel olmadan önce yol uzundu. Kıvrılarak ve giderek yükselerek rampaları çıkıp, yine kıvrım kıvrım, çam ağaçlarının mis kokuları ve kuş sesleri eşliğinde aşağıya iniliyordu. Zaman hızlı olmayı gerektirdi. Kocaman iş makineleri yola koyuldu. İş başına geçti. Tünel açıldı. Yol kısaldı. Size düşense 7,5 lira ödemek ve kısa süren karanlık yolu geçmek… Masallardaki sihirli değneği hatırlayın. Hop birden gideceğiniz yere geliveriyorsunuz. İşte öyle… Göcek Tüneli…
Göcek tünelini geçtik. Yönümüz Fethiye. Hem ticaret hem de ziyaret için yine. Eşimin işi ticaret. Tanıdık, dost, arkadaş ziyareti amacımızdı. Gelmişken de tarihe de merhaba demeden olmazdı. Likyalıları, Amyntas kaya mezarlarını, anılar mezarlığı olan Kayaköy’ü (Rumca adı Levissi) de ziyaret ettik. Yine tarihin içinde gezindik ; olabildiğince… Açık hava müzesiydi hepsi. Düşündüm; ne kadar çok açık hava müzesi var ülkemizde. Ne kadar şanslıyız ve zenginiz ; tarihten gelen mirasla.. İyi bakmak gerek… Fethiye sıcaktı. İlçeyi dolaşırken bize eşlik eden ve tepelerinde hala kar olan Babadağ’ın manzarası da görülmeye değerdi. Eren dağı kayak tesislerinin, son yıllarda işletilmemekte olduğunu öğrenince üzüldüm… Kış turizmi de gerekli… Dilerim yeniden işletmeye açılır…
Fethiye merkezindeki cumbalı evleri gördünüz mü? Eskiden mi kalmış yoksa mimari tarzı mı olmuş anlamadım. Sanırım restore edilmişlerdi… Hemen arkalarında Amintas kaya mezarları. Dağa oyulmuş görünümü muhteşem. Kral mezarları yine. Hakim olmak duygusu böyle mi bir şey ?Ölünce bile tüm manzaraya hakim… Aşağıda seçim ofisleri bayraklarla donatılmış. Şarkıların sesleri kaplamış her yanı … Nakaratlar hep aynı… Hep aynı aynı… Hakimiyet… Gelenlerin, gitmeyi hiç istememe sevdası; genetiğe işlenen… Tüm seçim ofislerinde hep aynı… Belki de böyle olmalı; kaya mezarları şehre hakim…
Kesikkapı mahallesinden sonra Kayaköy… Evlerin arasında, yollarında her yanını gezerek, başka zamanlara gittik yine… Likyalılardan mübadeleye ve bugüne… Konuşan duvarlar, taşlı yollar, kiliseler, çatısı 1957 depreminde mi gitmiş olan kocaman okul ve niceleri… İnsanlar gitmiş ama bitkiler yerini almış bu sefer de. Yaşam yine var aslında burada. Her tarafta ağaçlar, papatyalar, kaktüsler ve rengarenk dağ çiçekleri. İnsan olmayınca doğa ana kaplamış her yeri. Binaların içini de. Evlerin ocakları var … Yıkık… Tahtadan asma katı… Virane.. . Ama güzel… Kuşlar var… Yazıya koku ve ses nasıl dökülür ki ? Restore edilen evler var. Ovada ise taş evler ve tarlalarında inekleri, koyunları, bahar çiçek açmış meyvaları. Yamaç yaşamına ayak uyduramadıkları belli… Bilet gişesi, develeri, eşeği, rengarenk boyanmış süs kabaklarının bulunduğu çay ve kahve evi , yerli ve yabancı turisti, gözleme yapılan yerleri, sanatsal olan ‘bus stop’u ile günümüze dönerek, Fethiye’ nin deniz kıyısı çay evlerinden birinde mola verdik. Kekik çayımızı, kuşları seyrederek içtik. Buraya sadece biz gelmemiştik… Politika mesleğine gönül vermişler de vardı. Bir belediye başkan adayı ve yanında da bir millet vekili halkla tanışıyordu… Seçime bir hafta kaldı artık… Seçim çalışmalarıyla,yoğun geçen zamanlar… Çalışacak ve iş yapacak olan kazansın… Balık tutana ‘rastgele’ derler ya öyle olmasın… Bu ülke hepimizin…
Akşam yemeğinde bir arkadaşımızla buluştuk; eski günleri yad ettik… Kaldığımız pansiyonda ise lakabı ‘Kara’ olan Bey ile sohbet ettik. Renkli bir kişilikti. Maden mühendisi ve yıllarca krom madeni işletmiş. Anılarından, Likyalılardan, Kayaköy’ den de bahsetti. Seçimler de konumuza dahil oldu ; bu ara herkesin de olduğu gibi… Ertesi gün Fethiye’ yle de vedalaştık ve Göcek’e uğradık. Ot festivaline denk geldik. Yine çay molası verdik. Bu seferki yeşil çay… Metabolizma hızlanmalı… Yine bir arkadaşla karşılaştık Bir de kimleri gördük ? Hani bir gün önce, deniz kıyısında, belediye başkan adayı ile milletin vekili vardı ya… İşte onlar. Yine selam ,dostluk, vatan, millet ve bu sefer de Göcek turunda… Bizi hatırladılar mı bilmem ? 🙂 Sözlerinizi duyar gibiyim. Evet haklısınız. Seçimler bitse de, yaşam normal seyrine kavuşsa değil mi?