Travertenleri ve karı olmak üzere iki beyazı,kaplıcaları,antik kentleri,kuyu kebabı,horozu ile ünlü olan bir ilimiz.Adında deniz olmasına rağmen,denize kıyısı yok Denizli’nin.Bu gidişimizde Karahayıt kaplıcalarını,Pamukkale Natural Parkını,Atatürk ve Etnoğrafya Müzesini ve Bağbaşı Mesire Yerini ziyaret ettik,kuyu kebabını yedik.Teleferik kişi başı 6 lira.Yükseklik ve kapalı alan korkusu olanların binmemesini tavsiye ederim. Yolculuk biraz uzun gelebilir.Hava çok güzeldi.Kar yoktu.Beyaz yerine yeşil vardı.Teleferik tesislerinden mesire yerine ücretsiz servislerle gidiliyor.Minibüsle mesire yerine gittik.Her 15 dakikada bir sefer var.Deniz yerine dağ tatilini tercih edenler için güzel bir seçenek.Bungalov evler,restoranlar,piknik alanları,kızak da kiralayabileceğiniz minik market,çocukların güzel vakit geçirebileceği çocuk parkları mevcut.Teleferik tesislerine dönüşte,kuş sesleri ve mis gibi çam havası eşliğinde yürümeyi tercih ettik.Tüm il,ilçelerde olduğu gibi burada da kocaman panolarda Belediye Başkanının resimlerinin ve yapılan hizmetlerin yazılı olduğu panolar da vardı.Teleferikle tepeye vardığımızda pano bizi karşıladı.Tabi ki halka hizmet gurur veriyor.Emeklerine sağlık.İlin panaromik gezisinde gördüklerim ve hissettiklerim güzeldi.Büyük bir il.Sıkışıklık hissi yok.Modern.Park bahçelere de önem verilmiş. Pamukkale Naturel parkında oturup,Göl kafeden çayımızı içip,ördek ve kazları izlemek ayrı bir keyifti.Bu seferki gelişimizde, travertenlere parktan baktık;yukarı çıkmadık.Gölün ortasındaki ada,kenarındaki sazlıklar,havadaki paraşütler, karşıdan görünen ve halen beyaz olan travertenlerin fotoğrafını çekmek de keyifliydi.Bir tane de balon gördük.Çinli misafirler de vardı.Etraftaki restoranlarda onların dilinde de yazılar vardı.Pamukkale Travertenleri, Unesco Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yerini almış.Bu doğal güzelliği herkesin görmesi gerekli.Bu doğal oluşumun muhteşem görünümünün bozulmaması çok dikkatli bir şekilde korunması gerekiyor.Eğer korunmazsa Unesco bu unvanı geri alıyor. Bu unvanın alınması da o yerin turizm açısından olumsuz etkilenmesine neden oluyor.Geçtiğimiz yıllarda travertenlerin kararmaya başladığı ile ilgili haberler çıkmaya başlamıştı.Doğa harikası olan bu travertenlere gereken önem verildiğinde tekrar eski haline dönmüş…
Videonun ilk başlarında kelle paça çorbasına ait fotoğraflar var.Sabah kahvaltısı olarak tercih edip,yolculuğumuza çıktık.Eskiden yemezdim.Sakatat yemekleri,pek tercih ettiğim yemeklerden değildir.Kelle paça çorbasını ise sevdim. Merakımın nedeni de medyada bolca çıkan haberlerinden olabilir.Yağlı olduğu için tok tutuyor.Faydalı olabilir. Fazlasının da zararları olabileceğini unutmamak gerekir.Yapması pratik değil.Akşamdan odun ateşine oturtulup sabaha kadar pişiriliyormuş.Sizin yörenizde de mutlaka iyi yapan bir çorbacı vardır mutlaka…Kuru biberi çok severim. Özellikle de acı olanını.Gerçi o zaman mendilsiz olamıyorsunuz;burun akıntısını arttırıyor.Çorba fotoğraflarından sonra ‘Twiste gel” (söz ve müzik Sezen Aksu)şarkısı eşliğinde oynayan hanımların videosu var. Kaldığımız termal otelin akşam programındaydı. Komşu illerden birine bağlı bir belediyenin başkanı,kadınlar için organizasyon düzenlemişti.Sırayla grupları bu hizmetten faydalandırıyordu;seçim öncesi.Kadınlar o kadar mutluydular ve o kadar güzel eğlendiler ki sembolik kına gecesi bile düzenlediler.Müzik eşliğinde oyunlar oynanırken biri ortaya oturdu ve eline kına yakarmış gibi peçeteler koydular.Müzisyen bir düğündeymiş gibi gelinin arkadaşlarını,ailelerini davet etti harmandalı oynamaya.Hatta kendini kaptırıp,takı töreni anonsunu bile yaptı :).Biz de seyrederken eğlendik.Ertesi gün Pamukkale Natural Parkını gezdikten sonra, merkezdeki Atatürk ve Etnoğrafya müzesini ziyaret ettik.Atatürk 04.02.1931 yılında Denizli’yi ziyaretinde kalmış burada.Çalıştığı ve yattığı oda muhafaza edilmiş.Yöresel yaşam biçimleri,takılar,vb. sergilenmekte.Tarihin içinde dolanır gibi hissettim kendimi.Müzeden dışarı çıktığımızda, her ne kadar sıkışık bir il olmasa da, yine de, günümüze dönmek pek sevimli gelmedi.Kalabalık,binalar,insanlar,giysiler,eşyalar,vb. bana eskide olmayı düşündürttü.Derken meşhur ”Kuyu Kebabı” na sıra geldi.Mutlaka deneyin derim.Tadı,baharatlarla biraz kokoreç’i de andırıyordu…Denizli’ye gelmemizin bir amacı arkadaşlarımızı ziyaret etmekti tabii.Lisede yan yana sınıflarda sonrasında üniversiteden bugünlere uzandı arkadaşlıklarımız.Ege’nin incisinde başlamıştı…Yıllar ne çabuk geçmiş… .Oğulları evlendi,kızları da üniversitede okumak için ayrıldı Denizli’den şimdilik…Bahçedeki üç kediyi sevdik,mor menekşeleri kokladık ve fotoğraflarını çektik .Bir sonraki sefere görüşmek üzere hoşçakalın diyerek ayrıldık…