Huzurlu Bir Yolculuk


Bir zamanlar, kalbinin derinliklerinde huzursuz bir fısıltı taşıyan Küçük Ada adında biri yaşamaktaymış. Bu fısıltı, Ada’nın hayatındaki her mutluluğu gölgelemiş, onu durmadan yormuş. Ada, derdini bilge Derviş’e anlatmış ve Derviş, bu fısıltının eski bir yaranın sesi olduğunu söyleyivermiş.
Derviş, önce Ada’nın etrafına, adeta ipekten dokunmuş, saf beyaz ışıkla parlayan bir güven çemberi çizmiş. Bu çember, Ada’nın nefesi gibi sıcakmış. Ada, o çemberin içinde otururken, sırtını yumuşacık bulutlara dayamış gibi derin bir emniyet hissetmiş. Burası, onun sadece güzel ve nazik şeylerin geleceği, sarsılmaz, korunaklı sığınağı olmuş. Derviş, Ada’ya bu alana dilediği zaman, hatta şimdi bile, geri dönebileceğini, gözlerini açmasıyla buraya ışınlanacağını tembihlemiş.
Sonra Derviş, Ada’nın gözlerini yummasını istemiş ve o eski anıya doğru giden, kadife kaplı bir merdiven hayal etmesini fısıldamış. Yolculuk başlamış:

Beş… Ada, burnundan derin bir nefes almış, yavaşça bırakmış. Sanki hafif, tatlı bir Meltem rüzgârı onu nazikçe geriye doğru itmiş. Güven çemberinin sıcaklığı tüm bedenini sarmış, içindeki huzurun bir çeşme gibi fışkırdığını hissetmiş. O an, zihninin ne kadar berraklaştığını fark etmiş.

Dört… Meltem, şimdi bir ırmakta akıp giden suyun sesi gibi hızlanmış, kulaklarına huzurlu bir uğultu getirmiş. Ada’nın zihninde, eski bir evin kokusu, belki de bir oyuncağın rengi belirmiş ama hiçbiri onu korkutmamış. Çünkü güvenli alanın koruyucusu oradaymış.

Üç… Zamanın kendisi, eski bir filmin kareleri gibi yavaşlamış, etrafında ipeksi bir perde gibi dalgalanmış. Ada, merdivenden aşağı inerken, içindeki merak duygusunun korkunun önüne geçtiğini anlamış.

İki… Fısıltının kaynağı olan anıya çok yaklaşılmış. Ada’nın kalbi hafifçe atmış, ama güvenliğinin bir zırh gibi onu koruduğunu hissetmiş. Her an durabileceğini, geri dönebileceğini bilmiş.

Bir… İşte oradaymış. Merdivenin son basamağında, eski bir kapı açılmış. Derviş’in sesi ona “Şimdi, geçmişteki o anın içindesin. Oradaki Küçük Ada’yı sevgiyle kucakla,” demiş.

Küçük Ada, o anının içinde, gözleri yaşlı ve omuzları çökmüş bir çocuğun tek başına oturduğunu görmüş. O minik çocuk, büyük bir oyuncak kulesini devirdiği için çok korkmuş, herkesin onu kınayacağını düşünmüş ve o anın verdiği utanç, büyüyüp yetişkin Ada’nın huzursuz fısıltısı olmuş.
Ada’nın yetişkin hali, o minik çocuğun yanına usulca sokulmuş. Yere diz çökmüş ve elini o küçücük, titrek omuza şefkatle koymuş.
“Korktun mu minik Ada? Çok mu utandın?” diye fısıldamış. “Bak, ben senin gelecekteki halinim. Sana kızan kimse yok. O kulenin devrilmesi bir kazaydı. Senin bir değerin eksilmedi. Ne olursa olsun, sen çok kıymetliydin ve hala öylesin. Olan biten senin suçun değildi.”
Minik çocuk, bu sözlerle başını kaldırmış, gözlerindeki korku silinmiş. Utanç duygusu, yetişkin Ada’nın avucundaki bir kar tanesi gibi eriyip gitmiş. Ada, o anıyı sımsıkı bir sevgiyle sarmalamış ve o anın anlamını tamamen dönüştürmüş. Artık o anı, bir yara değil, büyümenin ve bağışlamanın yumuşak bir hatırası olmuş.

Derviş’in sesi tekrar duyulmuş: “Görev tamamlandı. O minik parçanı sevgiyle kucakladın, ona hak ettiği anlayışı verdin. Seni bekleyen, sıcacık, güvenli alanına geri geliyorsun. Merdivenlerden yukarı çıkarken, her basamakta daha da hafifleyeceksin.”
Ada, merdivenleri hızla çıkmış, her adımda omuzlarındaki yükün hafiflediğini hissetmiş. Kapı kapanmış ve Derviş’in sayımı başlamış:

Bir… Eski duygu ve hisler tamamen geride kalmış.

İki… İçindeki huzur, tüm bedenini ışıkla doldurmuş.

Üç… Güvenli alanın merkezine geri dönmüş.

Dört… Etrafındaki beyaz ışık, iyileşmeyi mühürlemiş.

Beş… Ada, gözlerini açmış.
Kalbindeki fısıltı gitmiş, yerine derin, sarsılmaz bir sessizlik ve huzur gelmiş. Bilmiş ki, geçmişiyle tamamen barışmış, o eski yarayı kökünden iyileştirmiş.
Ve bilmiş ki, o güvenli alan, ihtiyacı olduğu her an, kalbinin tam ortasında kendisini beklemekteymiş.

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir