Aşı ve PCR

Düşüncelerimizi ne zamandan beri açıklayamıyoruz ya da ters gelen bir düşünce ifade edildi diye ne zaman hakaret etmeye başladık?

Aşı karşıtlığı söylemi yerine aşı tedirginliği demenin bu konuda daha sağlıklı sonuçlar getireceğine inanıyorum.

Aşı bulunduğu ilan edildiğinden bu yana geçen sürede çok fazla bilgi kirliliği oluştu. Zaman zaman bilim insanlarının da farklı söylemleri duyuldu.

Hal böyle olunca konuyla ilgisi olmayan insanların da şaşırması gayet normal oldu.

‘Penceremden İnciler’ kitabımın giriş yazısını hatırlarsanız ülkemizde uzman sayısının bol olduğundan bahsetmiştim. Elbette herkesin her konuda bir fikri olacaktır; ancak yine de en doğru bilgi konunun uzmanlarından alınacaktır.

Kendimden örnek vermek istiyorum. Pratisyen hekim olduğumu biliyorsunuz. Altı yıl tıp fakültesinde okudum. Bu altı yıl, tıbba sadece giriş yapmamı sağladı. Öğrenciliğim çalışma yıllarımda da devam etti ve halen de devam ediyor. Tıp bilimi, tüm bilim dallarında olduğu gibi sürekli kendini günceller. Hizmet içi eğitim bu nedenle yaşamımızın her zaman içindedir.

Aşı koruyucu hekimliğin en önemli konusudur. Polio aşılama kampanyasında, köylere ve okullarda aşı uygulamasında ve eğitiminde aktif olarak çalıştım. Devletin zorunlu kıldığı tüm çocukluk aşılarını çocuklarıma yaptırdım. Domuz gribi salgınında aşı olmadım ama ilacını kullandım. Tüm bunlara rağmen aşılar hakkındaki bilgimin bir enfeksiyon hastalıkları uzmanı kadar olmadığının farkındayım. Vaka çalışması ve hakimiyeti önemlidir ve sadece teorik bilgi yeterli olmaz. Aşı konusunda sorulan sorular için uzmanına yönlendirmeyi her zaman tercih ettim. Sorumluluk almak için konuya tümüyle hakim olmak gerekir.

Fazla ilaç yazmayı sevmeyen bir hekimim. Onun için de aşı ile hastalıklardan korunma sağlanması benim için büyük bir nimettir. Bugüne kadar yeni çıkan bir ilacı güven duyana kadar reçeteme almadım. Sonradan yan etkileri görülüp de kaldırılan çok ilaç olmuştur.

Pandemi başlayalı iki yıl oldu. Bu sürede virüs ve hastalık hakkında epey bilgi edinildi ve birçok çalışma yapıldı. Aşı da tüm dünyada acil uygulama kararı alındığı için faz çalışmaları bitirilmeden uygulanmaya başlandı. Hali hazırda çalışmaları devam etmekte. Bu alışıldık bir durum değil. İnsanlar gönüllülük esası ile aşı oluyor.

Bu konuda bir kısım halk da tedirgin. Adı aşı ama aslında aşı adayı. Henüz ruhsatı alınmadı ve halen çalışma aşamasında. Bugüne kadar bilinen tekniklerden farklı teknikle yapılmış aşılar da var. Kuşkusuz bu aşıları da yapanlar bilim insanları ve ilk kez aşı yapmıyorlar. Üstelik teknoloji de epey gelişti ancak yine de ve bilebildiğim kadarıyla vücuda girdiğinde nasıl tepki vereceği de faz çalışmaları sonucu ortaya çıkıyor.

Aşı çalışmalarında biraz da olsa yol alındı. Alınan yolu hepimiz birlikte izliyoruz. Bu arada virüs de boş durmuyor; sürekli mutasyona uğruyor ve varyantlar oluşuyor. Çok ilginç bir virüsle karşı karşıyayız. Neyse ki virüsün hızına bilim insanları da uyum sağladığı için tüm varyant, mutasyonları çabucak isimlendiriyor ve aşı tekrarlarıyla yola devam ediyorlar.

Önceki yıllarda grip aşısı bana sorulduğunda, bize öğretildiği haliyle aşağıdaki gibi anlatırdım:

Grip virüsü mutasyona uğrar. Bu nedenle grip aşısı bir önceki yılın virüslerinden oluşturulur. %30 ile %70 arasında koruyuculuğu vardır. Bazılarında koruyucu olmayabilir ancak hastalığın hafif atlatılmasını sağlayabilir. Kronik hastalar grip aşısı olmalıdır.

Grip aşısını her yıl yaptırdığım zamanlarım olsa da daha sonradan yaptırmamayı tercih ettim. Bu konuda bir zorlama da yoktu. Domuz gribi döneminde aşısını olmadım ancak ilacını kullandım. Covid19 hastalığının da dilerim ilacı bulunur. Eminim bu konuda da çalışmalar vardır.

Daha sonraki yıllarda da giderek artan sayıda değişik virüslere oluşan grip çeşitlerini öğrendim. Yerine göre uzmanlarınca hazırlanmış sunumlardan eğitimler yaptım. Bu süreçleri hepimiz birlikte yaşadık.

PCR testine gelirsek bu konuda biraz tedirginliğim var. Özellikle uzmanı olmasam da sahada çalışan bir hekim olarak en azından birkaç soru sorma hakkımın olduğunu düşünüyorum.

1- PCR test örneğini alan sağlık personeli bu konuda ne kadar yetkin ve ne kadar eğitimli ve test örneği alınırken bir risk oluşursa bu sorumluluğu kim alacak?

2- Aşılı olanların da hasta olabileceğini hepimiz biliyoruz artık. Uygulamada ise sadece aşısız olanlardan PCR isteniyor. İlla PCR testi istenecekse hem aşılı hem de aşısızlardan alınması gerekmez mi?

3- PCR testi sonuçlarına ne derece güvenebiliriz ve covid19 için ne kadar spesifiktir?

4- PCR testi olma seçeneği olmasaydı aşı dayatılabilecek miydi?

Şimdi biraz da hukuki açıdan bakalım. Hukukçu değilim ama bir vatandaş olarak anayasal haklarımın farkında olmalıyım. İşte bu nedenle biraz araştırdım.

Vücut dokunulmazlığı Anayasal bir haktır. PCR zorunluluğu, vücuda yönelik bir muamele olduğu için Anayasaya aykırıdır. Tababet Şuabat Kanunu 70. Madde de
Tüm hekimler her türlü ameliye için hastanın, hasta küçükse velisinin muavakiyetini alırlar der. Bu aşılar için de geçerlidir.

PCR ile yaptırılacaksa Anayasanın ‘eşitlik ve eşit işlem’ ilkesine göre aşılı aşısız tüm herkese yapılmalıdır.

Diyelim ki bir okula girerken PCR testi için baskı uyguladılar. Biz tutanak tutturup amirlerine vermelerini söyledik. Sonuç olarak yasal olarak birşey yapamayacak olsalar da sosyal yaptırımları olacaktır. Bu davranış da Anayasaya uygun değildir.

5-PCR yaptırmadı diye eğitim öğretim hakkının ihlal edilmesi doğru mudur?

6- Bu maddeye dayanarak PCR için de kişilerden onam için imza alınacak mı?

Aşı karşıtı denen ve farklı dallarda profesör doktorlar, hukukçular, gazeteci ve yazarlar da var. 11 Eylül’de Maltepe’de miting hazırlığı yapıyorlar. Kuşkusuz bu Anayasal hakları. Tüm hepsini You Tube yayınlarını takip ediyorum. Onlar da konunun birebir uzmanı olmasalar da bilgililer. Bugüne kadar aşılar hakkında bize öğretilen bilgilere göre haklılıkları da var. Azınlıkta olmalarına rağmen onlar da susmayıp kendi doğrularını paylaşıyorlar. Başta Prof. Dr. Mehmet Ceylan olmak üzere konunun ilgili uzmanlarını da takip ediyorum. Tüm hepsi mesleki sorumluluklarının bilinciyle aydınlatma görevlerini yapıyor. Anlattıkları doğru da gelebilir yanlış da. Hepsi de dinlenmeli. Hatta enfeksiyon hastalıkları ve halk sağlığı uzmanlarının moderatörlüğünde hepsi çağrılarak televizyon programları da yapılmalı. Tez ve antitez senteze götürmelidir. Bilim bunu gerektirmez mi?

Böylece karşıya almadan; tedirginlikten bilgiyle güçlenmeye olan yolculuğu hep birlikte izlesek daha doğru ve iyi olmaz mı?

7- Sosyal medyada küfürleşme, hakaretle dolu söylemler, ötekileştirme gerginlik yaratıyor. Toplumda insanlar gergin. Bu durum ciddi olarak toplum ruh sağlığı ihlaline dönüştü. Pandemi bittiğinde bizleri daha büyük sıkıntılar beklemiyor mu?

Komplo teorisyeni denen kişileri de takip ediyorum. Komplo deyip geçmemeli ve onlara da kulak vermeli. Onlar da aklı başında insanlar. Bir cümle de olsa onlardan da alacağımız bilgiler olabilir. Nasıl olsa herkesin akıl süzgeci çalışıyor değil mi?

Dilerim pandemi bittiğinde de grip ciddiye alınmaya devam eder ve yoğun bakımlar dolmaz…

Dinlenmek, güçlü bağışıklık, maske, mesafe…

Sevgi ve saygılarımla….

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir