Biz Olduk

Sevgili Lisem,

Hakkını yemeyeyim; ilk yılımda çok sevmiştim.

Üstelik koşarak da gelmiştim…

Her hafta sonu eve giderken; çok da eğlenceli gelmiştin.

Ne zaman taşındı uzağa ailem; karardı koridorların, eskidi duvarların…

Sakın yanlış anlama; sen çok değerlisin.

Özlem olunca ve yollar da ırayınca…

Okula yeni başlamıştık; bir gece feryat figan

Davetsiz girince bir misafir…

Hatırladın mı sarı saçlı ablayı?

Saçından çekmişti de kızınca müdüre

Bu da yer etti böylece beyine…

Yatılı, gündüzlü ayrılmıştık ikiye,

Sonradan öğrendim; meğerse özenirmiş biri diğerine…

Gündüzlü bilmez; her seferinde geri dönen mercimeği,

Haşlanmış patates ve soğandan sevinçle yaptığımız salatayı…

Özledim; altmış kişilik yatakhaneyi

Her gece yatmadan önce bir ağızdan

İyi geceler Yıldız! İyi geceler Ayşe! İyi geceler Hatice!

İyi geceler Lale! İyi geceler Hülya! İyi geceler Nihal, … demeyi…

Sabahları çan sesiyle uyanıp erken

Tuvalet, banyo sırası beklerken

Geçti günler, yıllar…

Zil ders, zil etüt; şartlandık çalış çalış…

Başar ve yarış…

Hiç unutmadım;

Sabahtan akşama giydiğim formayı,

Üç yılı sığdırdığım dolabı,

Her etüt arasında dinlediğimiz Gülpembe’yi,

Kapısının önünde turlayıp da göremediğim rehberlik öğretmenini,

Deniz, Derya, Demet, Deniz’den olan dört ‘D’yi,

Hababam sınıfı gibi olan 6 Fen A’ yı,

Bu günlerimi borçlu olduğum Lisemi…

Gelemesem de lokma gününe

Asla unutmadım seni

Sevgili Kız Lisesi…

Şiir bitti. Bir şeyler demeliyim:

Bir önceki yazımda “Yaşam öyküleri de böyle oluşmaz mı? Beynin içindeki yüzlerce fotoğraf sıraya girer ve satırlara dökülür. Sesler, kokular, tatlar, hislerle oluşturduğumuz arşivin de kapıları açılır. Bir satır bir satır daha derken faaliyet başlar… ” demiştim. Sosyal medyadaki bir grup için yazı isteyince arkadaşım; bu yazı oluştu. Pandoranın kutusu açıldı ve geçmişe yolculuk yeniden başladı. Bunun için sevgili Yıldız’a çok teşekkür ederim.

Şimdi biraz ergenlikten bahsetmeyi isterim:

Çocuklarda ergenlik gelişiminin ilk belirtileri, kızlarda 8-13 ve erkek çocuklarında ise 9-14 yaşları arasında ortaya çıkıyor.  Anne ya da babanın kaybına bağlı ortaya çıkan duygusal travma, ebeveynlerin boşanması, sınav stresi ve ağır spor aktiviteleri ve eğitimin karma olmaması çocukların ergenliğe geç girmesine neden oluyor. Geç ergenlik de psikolojik ve sosyolojik sorunlara ve bunun, gençlik döneminde de devamına yol açabiliyor. Bu nedenle okullarda ve özellikle de sınav stresinin yönetiminde rehber öğretmenlik çalışmaları önemlidir.

Bu konuyla ilgili yeni okuduğum; Andrew Clements ‘okulda başarı‘ yı irdeleyen Karne Oyunu adlı kitabında okuru; “iyi not” almak, sınav başarısı, zeka, yetenekler ve seçimler üzerine düşündürüyor. Eğitimcileri, ebeveyn ve öğrencileri, zor konularda birlikte çözüm bulmak için iletişime davet ediyor. Kitabın bir bölümünde, yapılan IQ testi puanının kendine söylenmemesi üzerine Nora’nın; “IQ puanlarının notlardan farkı ne? Ya da seviye sınavı puanlarından? Öyleyse; niye bütün notları ve puanları çocuklardan gizlemiyorlar? Öğretmenlerin notları bilmesi gerekir ki, çocukların daha başarılı ve daha iyi öğrenmeleri için onlara nasıl yardım edebileceklerini anlasınlar, oysa çocukların niye bilmesi gereksin ki?…” Saptamasını çok beğendim. Çocuk kitabı olsa da tüm eğitimcilerin okuması gereken bir kitap. Tavsiye etmeden geçmeyeyim.

Bizlere dönersek; sınav koşturmacasının da denk geldiği ergenlik döneminde başarılı bir okulda okumak, geleceğimizi yapılandırmak adına iyi oldu. Zannedersem; o yıllarda rehber öğretmenliğin önemi gerektiği gibi bilinmiyordu. Destek alabilseydik daha iyi olurdu… Ne yaşamamız gerekiyorsa onu yaşadık… Öyle denir ya… Zorlandığımız zamanlarımız olsa da güzel ve eğlenceli zamanlarımız da oldu. Yorulduk, üzüldük, sevindik, ağladık, güldük, eğlendik, sıkıldık; yaşadık. Ve bugünkü Biz olduk.

Tüm arkadaşlarıma ve tüm öğretmenlerime selam, saygı ve sevgiyle…



Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir