
Katalog
Yıllar önce eşimin ameliyatı için yattığımız hastanede, baktığı falların çıkmasıyla nam salmış bir hemşire hanım, benim gözlerime bakıp “Gözlerindeki ışık çok güçlü, suya bak çok şey göreceksin.” Dedi. Patoloji sonucunu beklerken uykusuz kalıp kanlanan, şişen, feri sönmüş gözlerimde nasıl böyle bir şey gördüğüne inanamayıp gülmüştüm… Diğer hemşireler “Gülme, o medyum gibidir, dediğini yap.” Dediler. Ben, ameliyat, taşınma telaşı, oğlumun okulu derken unuttum gitti bu diyaloğu… Yıllar sonra ebru dersinde öğrencim bir medyumdan bahsedince aklıma birden o hemşire hanım geldi. Anlattım diyaloğu onlara da. Bir öğrencim “Bilmiş işte Hocam. Siz o konuşmadan sonra ebruya başlamış, suda neler neler; ne çiçekler, böcekler görmüşsünüz, çizmişsiniz.” Demez mi? Hiç aklıma gelmemişti bunu kastettiği ama evet, yine bilmişti hemşire hanım… Gözlerimdeki ışığı bilemem ama ebru sanatıyla tanışınca gönlüme öyle bir güneş doğdu ki hayatımı aydınlattı, ısıttı, ışığı birçok ebru sevdalısına ulaştırdı. Birlikte bu kadim sanatın ışığında yürüdük. 25 Yıl boyunca yurt içi ve dışında 27 sergi, onlarca performans, yüzlerce öğrenci ve milyon kere şükür suya bakıp gördüğüm her şeye…
***
Herkesin bir öyküsü vardır değil mi?

Buradaki öykü de liseden arkadaşım olan Sevgili Didem Gülay Üstün’e ait. Kendisinden ebru ve bununla ilgili neler yaptığı ile ilgili bir yazı rica edince, sağ olsun beni kırmadı. Hatta, kendine ait olan katalogdan da sayfalar paylaştı. Bunun için de çok teşekkür ederim. Çalışmalarıyla ve yapmış olduklarıyla gurur duydum:
Kültür Bakanlığından ‘Sanatçı Kartı ve Ebru Sertifikası’ sahibi.
Azerbeycan Nahçıvan Üniversitesi de dahil birçok üniversitemizde, vakıf ve dernekte dersler ve seminerler vermiş. Halen Eskişehir’de Geleneksel Ebru dersleri vermekte.
Çeşitli televizyon kanallarında Ebru sanatının tanıtımı.
Türkiye’nin ünlü bir seramik fabrikasından aldığı davetle, Türkiye’de ilk defa karo ve lavabolara ebru yapmayı deneyerek, başarılı sonuçlar almış.
Ebru Sanatını yeni nesillere orijinal haliyle aktarmaya devam etmekte.
Devlet ve özel kurumlarda koleksiyonlarda çok sayıda eseri bulunmakta.
Tüm bu çalışmaları ülkemiz adına da çok gurur verici.
Kataloğundaki Ebru Sanatı tanıtım yazısında, Sevgili Didem’in öyküsü hakkındaki yorumunu ve yazının bitimindeki Ebru tanımlamasını da çok sevdim:
Yıllar önce bir hanım “Sen suya bak, çok şey göreceksin.” Demişti. O tarihte henüz ebru sanatı ile ilgilenmeye başlamamıştım. Anlam veremediğim bu cümle beni ürküttü ve unutmayı yeğledim. Ancak 22 Yıl sonra bugün anlıyorum ki, O yanılmadı. Ben suda yani kitrede çok şey gördüm; hem hayal, hem gerçek, hem hüzün, hem huzur…
Serpilen boyalarla istenilen şekli yapmak için ‘Biz’ denilen pirinç çubuklar ve taraklar kullanılır. İlk atıldığında ‘Battal’ denilen desen oluşur, istediğiniz desenin çizilmesinden sonra, kağıdı(100gr. ağırlıkta yağlı olmayan her hangi bir kağıt) dikkatlice yatırıp, okşarsınız hava kabarcığı kalmasın diye. Sonra teknenin kenarına sıyırıp alarak, kuruması için kurutma tellerine koyarsınız. Daha sonra bir dalga alır götürür sizi, Ebru Sanatının okyanusunun derinliklerine… Bir sihir alemine girersiniz, huzur bulursunuz. Tutkulu bir sanattır Ebru, uğraşanı, seveni bırakmayan… Hayat gibi hem kolay, hem zor ama yaşanası…
***
Ebru Sanatını ne güzel anlatmış, ne güzel yapmış ve de ne güzel tanıtmış. Kalemine ve emeklerine sağlık arkadaşım…
