Karnıyarık, Pilav, Cacık

İşte sizlere karbonhidrat, protein ve yağdan oluşmuş dengeli bir öğün. Adeta bir şiir gibi. Karnıyarık, pilav ve cacık.

Osmanlı ‘dan günümüze ulaşmış yemek kültürümüzün eşsiz örneklerinden. Mutluluğun mutfakta oluşturulmuş farklı bir tanımı.

Nasıl yapılır?

Patlıcanlar usule uygun soyulunca, Tuzlu suya konulunca.

Dış kabuk pişerken yağın nüfus etmesini geciktirdiği düşünülerek, yer yer soyuluyor olabilir. Ya da her ne kadar tuzlu suda bekletilse de acı tadı azaltmak için de soyuluyor olabilir.

Patlıcanlar küçük olanda, tamamı kızartılabilir.

Tepsiye yağlı kağıt koyan da, patlıcanları biraz yağlayan da, kızartan da ben.

Siz isterseniz fritözde, isterseniz tavada kızartabilirsiniz.

Patlıcanı oymalı, içine ne koymalı?

Soğanı, domatesi, biberi, maydanozu biraz soteleyende, kıyma, salça, karabiber, tuzu da koyanda, hafif çevirende.

Biber salça ve domates püreli suyu da üzerine koyanda.

180 derece fırında üzeri kızarmaya başlayanda hazır olur yemeye.

Yanına pilav ve de cacıkla buyurun sofraya pirdaşlar.

Aşkın yolculuğu dizisini izlediğimden beri şiveme bir hal oldu 🙂 Dizi beni bir hayli etkiledi.

Diziyi yeni nesil izledim. Yeni bir kanalda, dört günde ve çok yoğun olarak izledim. Belki de ondan oldu bu şivem.

Dergahın şeyhi Tapduk Emre müritlerine, ‘hiçlik’ makamına (tasavvufi terbiye) ulaşabilmelerinde rehberlik ediyordu.

İnsan ve Allah sevgisi, ahlak değerler gibi Yunus Emre’ nin şiirlerinde de konu aldığı değerler vurgulanıyordu.

Bu bakışla diziyi izlediğimde, dizide en beğendiğim bölümler Tapduk Emre’ nin konuşma bölümleri oldu. Birçok kıssa ve bunlardan çıkan dersleri anlatıyordu sohbetlerinde. Tapduk Emre sohbetlerinde ‘Hak’ ka davet ediyordu ve kendini de ‘hiçlik’ makamında görüyordu.

Diziyi bitirene kadar o kadar üzüldüm ki anlatamam. “Sen kadı ol sonra da bütün emeğini bir kenara bırak git bir dergaha, üstelik de Selçuklunun kadısıyken” diye diye izledim diziyi.

Yunus Emre’yi okullarda öğrendiğimiz kadarıyla birkaç sözü ve şiirlerinden tanırdım o kadar. Derinlemesine hayat hikayesini bilmezdim. Nitekim de dizi bitene kadar üzülerek izledim. Sen kadı ol sonra da git dergaha Tapduk Emre’ ye kul ol ve odun topla ömür boyu. Olmak için, pişmek için çile çek. Olacak iş mi bu? Bir kula kulluk et.

Diziyi böyle üzüle üzüle izledikten sonra ilk işim Yunus Emre’ yi araştırmak oldu.

Hiç bir yerde Yunus Emre’ nin kadı olduğuyla ilgili bir şey bulamadım. Eserlerinde kullandığı dil ve usluba bakılarak yüksek öğrenim gördüğü düşünülüyormuş. Yani net birşey bulamadım. Moğolların Anadolu’ yu istila ettiği dönemlerde Tapduk Emre dergahında yaşamış. Anadolu’ da Türkçe şiirin öncüsü olan tasavvuf şairi olan Yunus Emre’ nin şiirleri kısa sürede dünyaya ün salmış. Yunus Emre, Hacı Bektaşi Veli, Mevlana ile aynı dönemlerde yaşamış.

Dizideki Nallıhan kadısı Yunus Emre’ nin, gerçek yaşamında kadı olmadığını öğrenmek beni epey rahatlattı. Çünkü kadı olmak kolay mıydı? Onca emeğe yazık olmaz mıydı? Dizide vurgulandığı gibi bir kadı olarak kendi değerlerine ters de düşecekti üstelik.

Kadı olsun ya da olmasın, yaşadığı dönem ve içinde bulunduğu şartlar, Yunus Emre’ nin güzel eserler üretmesine neden olmuş. Edebiyatımızda derin izler bırakmış olan bir değerimiz.

Ve bakın bizlere yıllar öncesinden ne demiş:

“Bilmeyen ne bilsin bizi bilenlere selam olsun.”

Ona da selam olsun. Kendisini buradan saygıyla anıyorum.

Diziyi de başarılı buldum. Dizide emeği geçenlerin emeklerine sağlık.

Ayrıca ‘Tapduk Emre’ rolündeki Payidar Tüfekçioğluna da Allah’tan rahmet dilerim.

Penceremden İnciler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir