Şekle Bürünemeyenlere

Bu kitap hüzün kokmakta. Şiir zaten biraz da hüzün demek değil midir? Yani yaşananların, yaşanmışlıkların süzülüp de en yoğun hale gelmiş şekli değil midir? Cümleler damıtılmış iyice, imbikten sadece birkaç sözcük akmış. Yoğun. Bazı şiirler daha da yoğun. Anlamlandırmaya çabalamak gerekli. Bunun için bir kez okumak yetmez. Hatta kendimizden de birer parça bulacağımız dizeler için ve bir türlü anlamın şekline büründüremediğimiz cümleler için, kitabı farklı zamanlarda rastgele açıp, karşımıza çıkan satırları okumak gerekli…

Bende böyle bir izlenim uyandıran kitabı yeniden ve yeniden okumayı istedim. Kitabı yarısına kadar okurken, notlar aldım. Birazdan bu notlarla, kendimce bir şekle büründürmeye çalışacağım; anlamından çıkarmadan. Diğer yarısını ise not almayı bırakıp, merakla okudum. Ertesi güne bırakmayı istemedim. Hele de bu kitap sevdiğim bir arkadaşımın ve meslektaşımın da olunca… Üstelik de bu kitap yılların da imbiğinden  geçmiş, uzun bir zamanın ürünü olunca… Emeğine sağlık arkadaşım.

Konu aşk. Konu aşk olunca; hayal etmiş, düşlemiş, imgelemiş sevgiliyi, bazen platonik olmuş kavuşamamış; betimlemiş, akrostişlemiş; yaş çocuk ve genç olunca,  safça ve yürekten geldiğince. Çocukluk, ergenlik derken büyümüş. Bu sefer beden katılmaya başlamış ve bazen söz geçirememiş bedene. Anatomi, fizyoloji, hormon; yaradılış bu, fıtrat bu. Duygu yanı  hep ağır başmış sonunda. Şiir de bundan oluşmuş; insan bu, bir farkı olmalı, düşünmeli demiş hep… Sonra evlenmiş. Hayaline kavuşmuş. Uzun süre şiir yazmamış. Yeniden yazmaya ayrılıkla başlamış. Konu aşk, konu hüzün ya…  Sonra  ikinci evlilik ve yine hüzünlü final gelmiş ama bu sefer saplanmış kalmış son sevgiliye… Kitabın ikinci yarısı giden sevgiliye ayrılmış; böyle anladım. Bekliyor döner mi geriye… Not almayı bırakıp hızla okudum bu yüzden, sonu ne olacak diye… Dilerim tamamlanır onunla ve şiirleri dönüşür; hüzünden neşeye…

Kitaba bir yaşamın öyküsü sığdırılmış. Aşkın biyografisi var burada. Kapak, giriş yazıları da özenle yazılmış. Şairimiz düz yazıda da gayet iyi.

Aldığım notlara gelince:

Kitaptaki ilk şiirinde sonu belirlemiş gibi ya da kitabını özetlemiş gibi. Şair diyor ki:

Çaba

Gözlerinin ışığı güven verirken bana
Sen bence o kadar uzaktasın ki daha
Bir ömür var ulaşmak için sana.
Halbuki ufak bir çaban ulaşmak için bana
Yaklaştırır seni günlerce, aylarca, yıllarca.

Belki de sevgilinin çaba göstermemesini istemiş olabilir. Şair hayal etmeyi seviyor ama ulaşınca da yalnızlık kemiriyor ve bunu da yine bir şiirinde anlatıyor:

Bence

Defterimin bir köşesinde, ince
Bir kelime vardır, yazılmış kendince.
Birkaç dakikalık uykudur bu bence,
ama bir istektir, sürsün istenir senelerce.

Harikadır o hayal, devam ettiği sürece,
Onunlasındır daima kendinden geçince.
Ama gerçek hayata dönünce,
Ne kadar yaşasan da o sevinci derince,
Yalnızlık kemirir seni sinsice.

Hayal etmeyi seviyor ama ulaşmayı sevmiyor. Sadece yolculuk onu çeken belki de. Böyle anladım.

Bazen aynı zamanda yazılmış şiirler birbiriyle tezat oluşturmuş. Şairin kitabında da belirttiği gibi; içindeki iki farklı karakteri, ikiliği kanıtlıyor gibi bununla. Bir bakıyorsun aşık, bir bakıyorsun değil. Bir bakıyorsun seviyor sonra da nefret ediyor.  Aşkı mı tanımlıyor? Aşkla ilgili tam da bu istenen bu mu aşkın biyografisinde?  Ya da aşk tam da böyle bir şey mi?

Bir bölümünde yaşamının, sevgiliye çok anlamlar yüklüyor, kavuşuyor. Geçmişi yad ederek muhasebesini yapıyor. Sevgilinin bir yalanını görüyor, nefret ediyor ama bir yanı da seviyor. Yalanları görmeye devam edince yine yalnızlık. Aşk bitip, büyü bozulunca, yücelttiği sevgili onu yalanlarıyla aldatınca sonu hüsranla bitiyor. Bir yanı gerçeğe dönmeyi istiyor, bir yanı hayalperest.  Diyor ki:

”Hayalleri gerçekleştirmek acı demekti benim sözlüğümde”

Şiirlerinde her şeye rağmen umut da var. Her şeye rağmen güçlü ol, umudu elden bırakma, yeniden sıfırdan başla yaşamına diyor. Nefes aldıkça umut hep var diyor aynı zamanda. Sadece hüzün değil geleceğe umut da kokuyor şiirlerinde:

Umut Dalında Güzel

Niye mi ağlarım kırılan her tomurcukta,
Ve solan her çiçekte.
Sen ağlamaz mısın?
Kırılan umutlardır onlar,
Ve umutsuz yaşanmaz,
Bunu anlayamaz mısın?

Sonuç isimli şiirinin sonunda ”Belki de güneşi yakalarım” derken de bir umut var yaşama dair. Bu da çok güzel. Bazı şiirlerse ise betimlemeler o kadar güzel olmuş ki paylaşmadan edemeyeceğim:

Yeşeren Gözyaşları

Rüyamda, gökyüzünü yeryüzüyle birleştirdim,
Sen arasında ezildin.
Gözlerini aldım,
Renginden halı dokuyup,
Odama serdim,
Odam sen oldun.
Saçlarını bahçeme diktim,
Sen açtın güller yerine.
Nar ağaçları
Seni kıskandı.
Çatlayan topraklara
Gözyaşlarını verdim,
Sen yeşerdin.

Teninin kokusu kaldı bana.
Her gece,
Seni koklayarak uyudum,
Ve…
Ağladım sana…

Bu şiirler bir zekanın ürünü. Analiz yapan, duyguları da katan bir zekanın ürünü. Bana bu şekilde düşündürdü. Hormonların, bedenin dürtülerine rağmen, duygunun zaferi… Burada bir savaş yok. Yanlış algılanmasın. Hepsi bir bütün ve birlikte olduğunda daha da katlanır zaferler, sevgiler de. Ne beden, ne dürtü ve hormonlar ne de duygular ve düşünceler tek başına değildir. İnsan olmanın, yaradılışın gereği neyse odur ve bir bütündür hepsi. Hiçbiri görmezden gelinmemelidir asla…

Ve yine şair diyor ki:

”Bütün bu olanlar,
Ha deyince yazamamaktan
Ve hayatımı düzene koyamamaktan.”     Ve          ”Düşüncelerim ağrıyor, acılarım ondan.”

İşte tam da burada beni de destekliyor. Biraz daha yaz arkadaşım. Hatta biraz daha uzun ve çokça yaz ki düzene girsin. Ağrıyan düşüncelerin gider ve acımaz işte o zaman. Zaten de bunu dilemişsin:

”…Yeni bir cümle gerek bana,
Daha önce hiç kullanılmamış,
Düşünce değmemiş kelimelerden inşaa.
Ya da yeni bir yol…
İhtiyacım var
Zaman dolana dek…”

-Mi Acaba deme ama 🙂

Gapdırıveriyom kendimi,
Hele bi belirivermeye görsün
Beynimin içinde bir filiz düşünce.
Sulayıveriyom.
Sere serpe büyüyüp de
Gocaman olunca;
Ana bi de bakıyom,
Ya zararlı bir ot,
Ya da yabani bir yemiş ağacı.
Canım çıkıyo temizleyip aşılayana kadar.

Bu iş zor be anam.
Satıp savıp,
Oralara yerleşsem diyom,
Hani demem o ki
Boş versem her şeye…”

Sat sav ne yaparsan yap ama boş verme ve hatta yeniden başla her şeye…

Bilge Kağan Uzun’a:

112 de birlikte çalıştığım arkadaşımın, nice başarılı çalışmalara imza atmasını, sözlüğündeki ”Hayallerini gerçekleştirmek” cümlesinin  anlam değiştirmesini ve olumluya evrilmesini ve  yaşamında her zaman  kazananlardan olmasını dilerim…

Sevgiyle kal…

Ayrıca tanıdığım birinin kitabını okumak duygusunu, bu güzel duyguyu bana yaşattığı için ve bu yazımın oluşmasına vesile olduğu için de kendisine çok teşekkür ederim.

Penceremden İnciler

2 thoughts on “Şekle Bürünemeyenlere

  1. Bilge Kağan UZUN says:

    Tek kelimeyle harika arkadaşım. Bu kadar mı güzel, bu kadar mı yalın, bu kadar mı isabetli anlatılır. Asıl ben teşekkür ederim, hem ilgin hem yazın için. Güzel yürekli arkadaşım benim…

    • Demet says:

      Bu yazı oluştuysa bugün; senin de yüreğinin ve kaleminin güzelliğinden. Beğendiğine sevindim. Yorumun harika. Kalemin gerçekten iyi. Devamı gelmeli. Ben de sana çok teşekkür ederim arkadaşım ?

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir