Anılar

Seninle birlikte gezmeyi ne severdik. Yaşımızın biraz daha genç olduğu yıllardı. İzmir favori şehrimizdi. Hatırlarsın, İzmir’ de oturduğunuz yıllarda, sizi sık sık ziyarete gelirdim. İzmir kazan biz kepçe 🙂 gezmedik yerini bırakmazdık. En çok da vapurla Karşıyaka’ ya gidişimizi severdim ve bunu da her seferinde yapardık. Karşıyaka’ nın o zamanlar vapur iskelesinin yanında olan çay bahçelerinde, çay da içerdik.

Bir gün yine planımızı yaptık. Sabah erkenden çıktık. Yine vapur ve Karşıyaka derken eve dönüş saatimiz biraz geç oldu. Eve geldik. Kapıyı çaldık. Bizi babam ve annem karşıladı.  Habersiz ziyarete gelmişler. Sürpriz yapmak istemişler sanırım. Eve girişimizi, bizi karşılayışlarını, babamın bakışını ve:

”Hava karardı, siz nerede kaldınız? Bu saate kadar dışarıda kalınır mı?

Deyişini hiç unutamıyorum…

Her Zaman Arkadaşın ve Kardeşin

***

Beni çok eski yıllara götürdün. Gerçekten çok güzel yıllardı. Karşıyaka’ya vapurla gidişimizi, giderken vapurun güvertesinde rüzgârı hissedişimizi, martıları seyredişimizi, vapurdan indiğimiz yerdeki çay bahçelerini ve orada çay içişimizi ben de hiç unutmuyorum.  Çay bahçeleri artık yok ama hala özlemle hatırlıyorum.

Geçtiğimiz yıllardan bir anımı anlatacağım ben de sana. Bir doktor arkadaşım İzmir’ de bir eğitim merkezinde iş sağlığı ve güvenliği eğitimi veriyordu. Eğitimlerden birine gidemeyeceği için benden yardım istemişti. Kabul ettim ve eğitim merkezi de olur verdiği için eğitime gittim. Doktor arkadaşım, uzaktan gidip geldiği için her seferinde iki grubun eğitimini birlikte almış olduğundan eğitimler akşam dokuz buçukta bitiyordu. Ben eğitim yerinden kaldığım yere yürüyerek gitmeyi tercih etmiştim. Mesafe, yürüme yirmi dakikaydı. Alsancak Kordonundan geçerek gidiyordum. Her seferinde o saatte yürürken, İzmir’de olmanın ayrıcalığını hissediyor ve düşünüyordum. Güvenliydi ve kız erkek demeden herkes akşam saatlerinde de rahatlıkla dışarıda yürüyebiliyordu. Hiç kimse diğerinin ne yaptığı ile de ilgilenmiyordu. Ege’nin İncisi olan İzmir, halen modern bir şehrimiz.

Mektubuna dönersek, babam ve annemin yaşadığı;  ilklere verilen bir tepki olabilirdi. Yani, daha önce senin o saatlerde dışarıda olmana alışık olmadıkları içindi. Bir de anne ve baba olmanın verdiği sorumluluk da başka bir şey tabii. Onların yaşadıkları ve geldikleri çevreyi düşünürsek de bu durum, o zamanlar için normal sayılabilirdi. Bu arada yaş ve nesil farkını da unutmamak gerekli…

Senden yazmanı istemiştim. Bir değil iki tane yazı gönderdin. Bunun için çok teşekkür ederim. Senin çok güzel yemek yaptığını bildiğim için yemek tarifi de olur demiştim…  Sözü yine sana veriyorum:

Damat Paçası

Yirmi beş yıl önce evlendim. Gelin sofraları olurdu. Yaşadığım yerde adetti. Damadın akrabaları sırayla yeni evli çifti yemeğe alırlardı. Bizi yemeğe çağırma sırası eşimin rahmetli halasına gelmişti. ‘’Size damat paçası yaptım’’ demişti. Nasıl bir şey merakla yemiştik.  Damat Paçası, o gün bu gündür benim vazgeçilmezim oldu.

Malzemeler:

1 adet bütün tavuk

1kg yufka

Yoğurt

Sarımsak

Salça ve baharat

Yapılışı:

Tavuğu iyice haşlayıp, ufak parçalara ayırıyoruz. Kimyon ve tuzla lezzetlendiriyoruz. Yufkaları parça parça olacak şekilde tepsiye döşerken, aralarına da parçaladığımız tavuk etlerini koyuyoruz. Fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Fırından çıkarınca üzerine haşladığımız tavuğun suyundan bolca döküyoruz. Sarımsaklı yoğurt ile servis yapıyoruz. Dileyen, yoğurdun üzerine de, hazırlayacağı salçalı, baharatlı sosu da dökebilir.

Afiyet olsun.

Ben de bu tarifi senden öğrenmiştim. Gerçekten de çok lezzetli olduğunu biliyorum. Eline sağlık. Halanızı da buradan dualarımı gönderiyorum. Allah rahmet eylesin.

Her Zaman Ablan ve Arkadaşın.

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir