Fi, Çi, Pi. Bu üçlemeyi bilirsiniz. Kitaplar kendilerinden bahsettireli epey oldu. Dizisi de çekildi ama izlemedim. Günümüz yazarlarından Azra Kohen’ in kitapları. Epeydir bu tarzda kitap okumamıştım. Fi ve Pi’ yi bir tanıdığımın kitaplığında görünce aldım ve okumaya başladım. Çi’ yi okuması için verdiği bir arkadaşı kaybetmişti. Onu da ben aldım ve okuduktan sonra kendisine hediye ettim. Okumuştu ama üçleme Çi’ siz kalmasın istedim. Kitapların dili çok sade ve akıcıydı. Birinciyi okuyunca ikinciyi, ikinciyi okuyunca üçüncüyü merak ederek kısa bir sürede hepsini okudum. Anlatılanlar günümüzde geçtiği için belki okuyanlara çok cazip gelmeyebilir ama yaşama, yaşama bakışa çok güzel saptamalar yapıyordu. Üçlemeyle ilgili bir yorum videosu dinledim. “Kitaplar okuyanı daha fazla öğrenmeye sevk ediyor” diyordu. Asıl amaç da bu olmalı değil mi?.. Bu konuda araştırırken rastladım Alvin Toffler’in sözüne de:
”21.yüzyılın cahilleri okuyup yazma bilmeyenler değil öğrenmeyen, öğrendiği yanlışlardan vazgeçmeyen ve yeniden öğrenmeyenler olacak.”
O zaman bu kitaplar amaca hizmet ediyor demekti…
Fi’ de;
”Bu kitabın sadece inanılmaz tarafları gerçektir”, ”Çatlama cesareti gösteren tohumlara” diyerek sesleniyordu. Çi’ ye giden yolculukta, sadece bir duraktı.
Çi ‘de;
”Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren, bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur. Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harekete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır… Hiç bir şeyin göründüğü gibi olmadığını, hayatın özünün şekilde değil anlamda yani içerikte, deneyimde olduğunu anlatma çabamdır. Bu çabada cennetlerimizin birleşmesi ve birlikte anlamlarla var olabilmemiz dileğiyle…” ,
Pi’ de;
”Bu hikaye burada bitecek ve sen başlayacaksın.” Fi ve Çi tuzaktı, asıl anlatmak istediklerim burada… Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.
Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığını Özge anlatsın sana,
Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğini Can’ dan dinle,
Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzu Bilge’ de gör,
Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısını Duru’ yla anla,
Ve Deniz’in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla…
Gel benimle. Yolumuz uzun değil.
Nihayet sana gidiyoruz, bana… BİZ’ e.
Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır ” diyordu…
Üçlemede, evrensel yaşam enerjisi (Çi) ve Fibonacci büyüsü (Fi) ile Pi sayısından (Pi) bahsediliyordu. Yaşamın içinde olan hallerinden ve bizleri nasıl etkilediğinden de…
Kitaplar matematiğin anlamı üzerine düşünmeme ilham oldu… Yine internette sörf ve Galileo’ya varış…
”Galileo şöyle der; ‘ Evren her an gözlemlerimize açıktır; ama onun dilini ve bu dilin yazıldığı harfleri öğrenmeden ve kavramadan anlaşılamaz. Evren matematik diliyle yazılmıştır. Harfleri, üçgenler, daireler ve diğer geometrik biçimlerdir. Bunlar olmadan tek sözcüğü bile anlaşılamaz; bunlarsız ancak karanlık bir labirentte dolanılır.’ Galileo’nun da belirttiği gibi matematik hayatımızda her anlamda bir harita görevi görmektedir. O olmadan en basit anlamda bile hayatımızı idame ettirmemiz çok zordur. Adeta Tanrının evreni yazdığı dildir. O yüzden insanoğlu bu dili daha iyi anlamak ve öğrenmek için tarih boyu çaba göstermiştir. Bu dile önem veren ve daha iyi anlamak için çalışan medeniyetler gerek geçmiş zamanlarda gerek günümüzde birçok alanda daha ileri gitmişlerdir….” (https://yuvayayolculuk.com/yaratilisin-dili-matematik-ve-kutsal-geometri.html )
Matematik önemli… Fibonacci, Pi sayısı önemli … Evrenin dili önemli… Çi yani evrensel yaşam enerjisi de önemli… Üçlemede Fi’nin Duru ile nasıl şekil bulmakta, otistik olan Doğru ile nasıl yaşam amacı haline gelmekte olduğunu görmekteyiz … İnsanın kendiyle ve çevreyle olan uyum ve dengesinin önemini de… Bir dairenin çevresinin çapına bölümü ile elde edilen irrasyonel matematik sabiti olan Pi’ deki uyum gibi; dairenin çapı ne kadar büyük olursa, çevresinin de o denli büyük olacağındaki gibi… Kendi kendimizle ve yaşamla ne kadar uyum ve denge içinde olursak da o kadar evrensel yaşam enerjisi ile dolduğumuz gibi… Bunları görebilmek ve fark edebilmek de önemli…
Öğrenmenin önemine vararak, bilgi tohumlarını çatlatıp filizlenen, yeşeren tohumlara… Yazarın da dediği gibi; ”Çatlama cesareti gösteren tohumlara” olsun bu yazım da…
Ayrıca Ulaş’a da kitaplarını benimle paylaştığı için teşekkür ederim…