13 Ağustos 2013’te; tam yirmi üç yılım dolduğunda emekli dilekçemi vermiştim. Aslında daha erkendi. Emekli olmayı düşünmezdim.112′ de çalışıyordum. Bizim istasyon paramedikli sisteme geçecekti. Doktorlar buradan alınacaktı. Aile hekimi olmamıştım. Buradan ya acil servislere ya da komuta kontrol merkezine dağıtılacaktık. Devlet acilleri yoğundu. Yıllarca bu yoğun sistemde çalışmıştım. Ne demek biliyordum. Komuta kontrol merkezinde de nöbet sistemi vardı. Artık nöbet tutmak istemiyordum. İşyeri hekimliğini çok seviyordum. Reçete yazmaya gerek yoktu. Hastalık olmasın diye uğraşmak bana daha cazip geliyordu. Örneğin; günde sekiz saat bilgisayarla çalışanı düşünün. Sandalyesine düzgün oturduğunda beli ağrımayacak, yirmi dakikada bir başka bir yere baktığında ve gözlerini kırpmayı unutmadığında gözleri kurumayacak. Zehirli gazlarla çalışanlar maske taktığında bu gazları solumayacak ya da işveren aspirasyon sistemi kurduğunda ortamda bu gazlar hiç olmayacak. Tüm bunlar bana daha cazip gelmişti. Emekli olmayı ve tanıdığım olan iki iş güvenliği uzmanı ile osgb (ortak iş sağlığı ve güvenliği birimi) kurmayı tercih ettim. Özel sektör maceram bu şekilde başlamış oldu. Ne kadar cesaretliymişim. 2,5 yıl kendi osgb ‘mizi çalıştırdık. İki fatura yüzünden askıya alındık. Sözleşme aşamasında iken bulduğum bir boşlukta çalışanların muayenesini yapmıştım. Hizmetten memnun kalan işveren de bir değil iki fatura vererek memnuniyetini belirtmişti. Nasıl olsa sözleşme işlemleri tamamlanacaktı. Ancak bir şey atlanmıştı. Yaşadığımız yerde olan bu işletmenin sigorta sicil numarası komşu olmayan bir ildeymiş. Osgb’ler komşu illere hizmet veriyor ama komşu olmayan bir ilde işlem yapamıyor. Osgb’lere sık sık müfettiş geliyordu. Gelen müfettiş görevi gereği; yaptığımız işlemde kasıt olmadığını anlamasına rağmen faturaları işleme koydu. Askıya alındık. Askıya alınmak demek tüm işlerin durması demekti. Bir ayı geçerse de bağlı bulunan işletmelerin ayrılması demekti. Yani kapanmakla eşdeğerdi. Hukuki süreci başlattık. Bir ay sonra yürütmeyi durdurma kararı çıktı. Tekrar faaliyete geçtik. Bir ay süresince tüm işletmeler bizi bekledi. Askı hali bitince tekrar onlarla çalışmaya devam ettik. Rakip denen Osgb’ ler bu sürede boş durmadılar. İşyerlerimiz ile görüştüler. Almaya çalıştılar. İşin bu kısmı çok acıydı. Bir Osgb’ nin hakkını yemeyelim; geçmiş olsuna geldi ve kibarca elimizdeki işlerimizi istedi. Daha sonradan mahkemeyi de kazandık. Bu sorun böylece bitmiş oldu. Ekonomik olarak etkilendik tabii. Bir sorun daha vardı. Yeni işyeri alamıyorduk. Mevcut olanlarla vergimizi, elektrik, su, telefon, internet, kira gibi giderlerimizi ödeyebiliyorduk. Ödemede geciken olunca; kibarlığımızdan isteyemeyince mecburen kredi çekmek durumunda kalıyorduk. Bulunduğumuz yerde sanayiden olan fabrikalar yoktu. Turizm geliri olan bir belediyeydi. Büyükşehirdeki Osgb’ ler gelip iş alıyorlardı. Standart ücretlere kimse uymadığından düşük ücret veren işi alıyordu. Özel hastaneler çoğu oteli alıyordu. Bünyesinde olan hekimler ile. Yırtıcı olmak gerekiyordu galiba günümüz koşullarında. Ticaret konusunda acemi üç ortaktık. Ben hekim olduğum için ücret kısmında olmuyordum. Zaten de alışmamıştım zor geliyordu… Bu şekilde devam edebilirdik. Alışan işyeri bırakmıyordu, yavaş da olsa yenilerini de ekleyebilirdik. Çok büyümeyi düşünmüyorduk. İşimizi düzgün yapmayı istiyorduk. Derken ortaklardan biri havlu atınca devretme maceramız başladı. Daha fazla devam edemeyeceğini söyleyince komşu olmayan bir ilde osgb’ si olan bir tanıdığımız ile görüşmelere başladık. Kızılay ilkyardım eğitiminde tanıştığım; sürecimizi de takip etmiş olan bir hekim abimizdi. Devrettik. Bir süre daha çalışan olarak devam ettik. Sistemin içinde bizler olunca ve böyle devam ederse; ya da ayrı ayrı bizler olmadan ne kadar iş kaybeder tüm bunları hesaplayarak zamanla bizleri sistemin dışında bırakarak devam etti. Ticareti o da bilememişti. Bir ara duyduk ki osgb kapatılmış. Şimdiyse tekrar devam ediyormuş. Umarım osgb devam eder. Devrettiğimize ara ara üzülüyoruz.; ama sanırım şanslıyız; duyduğumuza göre çoğu osgb, ödeme zorluğu içindeymiş. Ticaret gerçekten zor. Bu sektörün ticarete bırakılması da zor. Büyük sermayeleri olan şirketler bile dayanamıyor günümüzde. Halen ne kadar cesaretliymişiz diye düşünürüm. Daha sonra yoluma özel bir hastanede devam ettim. Önce bir ay acil servis hekimliği, daha sonrasında turizm hekimliği yaparak. Hastane bünyesinde muayenehane hekimliği de yaptım. İşimi devrettikten sonra adıma açılmış bir muayenehane bana iyi de geldi. Merkeze uzak bir beldeydi. Hasta nakil ambulansı bulundurmak için açılmıştı. 112 gelene kadar müdahale edebilmek iyi hizmetti. O yaz turizm pek hareketli değildi. Açılış işlemleri daha bitmeden kapatılma kararı alındı. Çok hasta olmasa da üzerinde adımın yazdığı ambulans ve yine camında adımın yazdığı muayenehane de baya havalıydı 🙂 Muayenehanem olmadı da demem. Sıkıntılar olsa da hep pozitif yanlarını görmeye ihtiyaç duyan halimle yazı atlattıktan sonra devrettiğim osgb ile tekrar işyeri hekimliğine dönerek turizm hekimliğinden ayrıldım. Çok sevdiğim bir kurumun hekimliğini yapmak içindi ( Bir askeri tersane) . Ancak çok uzun süreli olamadı ne yazık ki. Bu sefer de başka bir özel hastanede boş hekim kadrosu olduğu için oraya başladım. Sevmiştim. Devlet hastanesi havasında olan hasta memnuniyeti ve çalışan memnuniyeti de olan bir özel hastaneydi. Küçük bir aile gibiydi. Hatta burada çalıştığım sürede küçük oğlumla ikimiz burun ameliyatımızı da olmuştuk. Hastanemiz geçen Mayıs ayında kapandı. Bir başka özel hastane ile ortaklığı vardı ve yapılanmaya gitmişlerdi. İşte bu sürede yazmaya başladım. 1 Nisan’da turizm hekimliği yaptığım hastanenin acilinde yeniden çalışmaya başlayacağım. Bu sefer sadece acil serviste. Astroloji merakım da var biliyorsunuz. Şimdi merkür retro 🙂 Eskiden kaçırılan bir fırsat da bu dönemde tekrar karşımıza çıkabiliyormuş .Bir de durmadan iş değiştirdiğim dönemde de (yedi yıl) burcumda sürprizler gezegeni uranüs varmış 🙂 Uranüs garip davranışlarıyla, tuhaf huylarıyla, ani ve beklenmedik çıkışlarıyla geldiği yeri fırtına etkisiyle başka bir şeye dönüştürürmüş. Neyse ki Uranüs de burç değiştirmiş artık. Ben de derslerimi aldım. Dilerim bu sefer artık kalıcı olur. Sağlığın özelleşmiş halini sevmedim; hasta müşteri, ama günümüzde tercih edilen bir hizmet sektörü oldu artık. Hasta olarak da özeli tercih etmeye başladık. Üstelik özel hastanelerden gelirini sağlayan birçok çalışan da var. Zaten özel hastaneler de tam özel değil. SSK ile anlaşması var çoğunun. Acilleri de seviyorum; çözüm hemen. Kenara çekilmek içinse çok erken. Üstelik ülkemizde hekime de ihtiyaç varken. Çocuklarımızı okutacağız, işimiz çok. Bu süreçte nedeni Uranüs müydü bilemem ama gerçekten çok yoruldum. Hatta bir daha hiç çalışmamayı bile düşündüm. Dolap beygirine döndüm derler ya öyle. Hastaneye görüşme için çağrıldığım gün ise kendimi transfer edilen futbolcu gibi hissettim 🙂 Ama artık dolanmayı istemiyorum çünkü gerçekten yoruldum. Madem ki çalışacağım artık sabit bir yer olsun istiyorum. Sizlerden bir ricam var: Sağlığınıza, kendinize iyi bakın olur mu? Hasta olmamak için elinizden geleni yapın. İhtiyacınız olduğunda hastane acilinde güler yüzümle, sevgiyle sizi bekliyor olacağım. Devlette de çalışsam, özelde de çalışsam, 14 martta tazelediğim tıp yeminine bağlı kalarak. Bizlere muhtaç olmayın ama bizsiz de kalmayın e mi?
Güzel bir yazı olmuş tek solukta okudum .
Teşekkür ederimmm.Ah o uranüsü,merkürü ne yapmalı Erdem 🙂
Olur gider bir şeyler :))