Gaia dergisinin, ”Anlatılan Senin Hikayendir ” adlı tiyatro oyunu ile ilgili olarak, Levent Üzümcü ile yaptığı röportajında, Levent Üzümcü diyor ki;
” Sanat eseri yaratan insan, yani bu tiyatro eserinin yazarının, tıpkı bir roman yazarı gibi, tıpkı bir ressam gibi, heykeltıraş gibi, bir film yönetmeni, bir tiyatro yönetmeni gibi hayata dair bir derdi var. Sanat eseri bundan doğar. İnsanın kendi ve yaşam ile dertlerini yazmasından, yontmasından, boyamasından doğar. İşte bu hikaye o zaman buluşuyor seyircisi ile. Tabii ki böyle dertlerin içinde her zaman bir eleştiri de vardır. Olmak zorundadır. Bütün sanat eserleri, sanat eserinin yaratıcısına göre şekillenir ve sana bir şey sunar. “Ben hayata buradan ve böyle bakıyorum” der. Bir tabloya baktığında aslında bir ressamın kafasının içindeki pencereden içeriye bakıyor gibisindir. Bir heykele baktığında, o heykeltıraşın kafasının içindeki pencereden bakarsın o heykele. Çünkü sana onu göstermektedir. Tabii ki bir sanat eseri ister istemez, kendi içerisinde, o sanatçının tavrını ve bakış açısını barındırır. “Dur ben şimdi herkesin hoşlanacağı bir sanat eseri yapayım” diye yapmazlar bunu. “Dur ben kendimi ifade edeyim” diye yapar. Bu bir yoldur, ben bu yoldan gidiyorum der. O yoldan gitmek isteyenlerle de birlikte gider…”
Tanrılar Okulu kitabında da Stefano D-Anna diyor ki;
” ……Artık yazmak zorunda kalacaksın. Kağıt ve kalemin kurtuluşun olacaktır. Sözlerimi yaz çünkü onları hatırlamanın tek yolu budur. Yaz! Yazmak, varlığının etrafa saçılmış parçalarını bir araya getirebileceğin tek yoldur……”
”Okumak bir insanı doldurur, konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır.” Francis Bacon demiş bu sözü de.
Yazmak; yaşam temalı yapboz yapmak, boyamak ve resim yapmakla eşdeğer bir eylem gibi geliyor bana. Yazarken cümleleri süslemek; boyamak gibi. Yazının akıcı olmasını sağlamaksa; boyayı sürdüğünüz fırçanın rahatça kayması ve pürüzsüz bir şekilde görüntülerin oluşması gibi. Kullanılan üslup; yazarken cümle dizimlerinde, boyarken fırça darbelerinde kendini belli etmekte. Seçilen konu, her ikisinde de bakılan yeri ve nasıl bakıldığını anlatmakta; kendine de açılan pencereden…
Burada ise tek tek oluşturduğum başlıklar birleşerek kocaman bir yapboz oluşturmakta. Menüler, kategoriler, alt kategoriler olsa da aslında hepsi bir bütünün parçaları. Şimdi, geçmiş ve gelecek dönüşümlü olarak sahneye girmekte ve çıkmaktalar. Bazen şimdide seyredilmiş bir tiyatro ya da filmden, bazen mutfakta yaptığım yiyecekten, boyamalarımdan, gezdiğim yerdeki bir ağacın görünümünden ya da işimden yola çıkıp penceremden görünenleri anlatmakta…
Yazmak ; arınmak, rahatlamak, zihnin temizliği ve meditasyondur. Yazmanın, kardiyovasküler sisteme, karaciğer gibi sindirim sistemi organlarına, bağışıklık sistemine iyi geldiği gösterilmiştir. Psikolojik hastalıklarda terapi etkisinin olduğu görülmüştür. Yazmak düşünceleri toplamamızı, kafamızdaki dağınıklığın gitmesini, daha net düşünmeyi, daha rahat karar verebilmeyi sağlamaktadır. Bunun için her gün en az 15 dakika yazmak önerilmektedir…
Yazarken, yaşanmışlıklarıma her yönden bakıp, analiz ediyorum. Yaşarken göremediklerimin, anlayamadıklarımın, yazarken farkına varıyorum. Beynimin içinde, bilincimin altında kocaman olmuş, düğümlenmiş düşünceler birden patlamış balon gibi oluyor ve ışık giriyor, nefes almaya başlıyor, temizleniyor. Sonucunda kocaman gülümseme ve sevgi enerjisiyle doluyor. Bazen kafamda bir soru kaldıysa birine dair, direkt olarak yazıyorum kişinin kendisine. Bu biraz riskli. Kişi buna hazır olmayabilir. Çünkü, olgunlaşma, gelişim, dönüşüm basamakları farklı farklı…
Temizliği seviyorum demiştim. Temizlendikçe rahatlamak ve huzurlu olmak güzel. Temizlik sağlıktır yazımda önemli olanın düzenli olmak oluğunu ve düzenlilik olduğunda ise tozların gitmesinin an meselesi olduğunu yazmıştım. Düşüncelerimiz de düzenli olursa eğer, sıkıntı verenleri göndermek için çok aramaya gerek olmaz ve gitmesi de kolaylaşmış olur. İşte yazmak bu düzenliliği sağlayarak, sıkıntı veren düşünce tozlarını görünür kılmakta. Bize de düşen bu tozları püf deyip üflemek sadece… İlla bloğunuz olması gerekmiyor yazmak için. Bir kalem, bir defter bir de onbeş dakika/gün yeter de artar bile… Ama düzenlilik esas olacak illa…
Rp / 1- Yazmak
1×1 (En az 15 dakika/gün)
One thought on “Bilinçaltı Temizliği”