Eğitim Neden?

Çocukluğumda bazen babam köy gezilerine beni de götürürdü. Arkadaşlarıyla birlikte köy kahvelerinde, sağlık evlerinde, okullarda eğitim yaparlardı. Kocamam makaralara sarılı filmlerin duvara yansıtıldığındaki görüntülerini hatırlarım. Küçük sarı renkli kutuların içinden filmleri çıkarıp ışığa tutulduğunda da resim, şema, yazılar görünürdü. Anne sütü ve yararları, temiz içme suyu, tuvaletler, sularla bulaşan hastalıklar, vb. konular olurdu. Yine röntgen filmlerinin silindikten sonra üzerine asetatlı kalemle yazılarak oluşturulan sunumları da hatırlarım. Hazırlamak uğraş gerektirirdi. Hazırlanırken izlemek benim için keyifli olurdu.

Babam, sağlık kolejinden sonra Gevher Nesibe’de okumuş ve sağlık işinin eğitimcisi olmuştu. Meslek seçimimde babamın etkisi oldu diyemem;  hukuk okumamı istemişti. Bizim zamanımızda çalışkan öğrenciyseniz ilk sıralara tıbbı sonra da diğerlerini yazardınız. Ben de öyle yaptım ve sonuç tıp oldu. Üniversiteyken ise  babam çocuk doktoru olmamı istemişti. Ben  çocuk doktoru olamadım ama doktor oldum ve çocuk kaldım 🙂 Bu sözüm bana hep Sunay Akın’ı hatırlatır… Üniversiteyi bitirmemize yakın yıllarda TUS (Tıpta uzmanlık sınavı) getirildi. Bir kez girdim. Çalışmamıştım. Daha sonra sınava hiç girmedim. Meslek yaşamıma pratisyen hekim olarak devam etmek istedim. ”Ne doktorusun? ”diye sorduklarında ”İnsan doktoruyum” demeyi hep istedim. Pratisyen ne demek anlatmak zordu. Bir de yarım kalmışlık hissi vardı.  Meslek yaşamımda koruyucu hekimliği sevdim. Koruyucu hekimliğin olmazsa olmazı olan eğitimi de…  İşte bunda babamın etkisi oldu sanırım. Mesleğimi sağlık ocağında yaptığım yıllarda, eğitimlerde kullanılması için video kasetler olurdu. Çalıştığım bir sağlık ocağında poliklinik yapmadığım günlerde  halkla program yapıp aile planlaması kasetlerini izlettirirdim; ama daha sonraları bunu hasta yoğunluğu nedeniyle yapamadım. Sağlık ocaklarınınn birincil işi eğitim olduğu halde hasta bakıp, ilaç yazmak öne geçmişti. Hatta ilaç repete etme işi birincil işimiz olmuştu. Kasetler de çoğu açılmadan depolara terk edilmişti. Eğitim de artık bire bir olacak şekilde fırsat eğitimine dönüşmüştü.

Meslek yaşamımda  acil hekimliği, adli hekimlik, işyeri hekimliği de yaptım. Aile hekimi olamadım. Kurada çıkan yer  çok uzak olduğu için gidemedim.Tüm bu hekimlik dalları aslında uzmanlık gerektiren bölümlerdir; ancak yeterince uzman olmadığı için pratisyen hekimlere sertifikasyon eğitimleri aldırılarak bu boşluk doldurulmaya çalışılmıştır. Bu nedenle şanslı olduğumuzu düşünmekteyim. Bizler bir nevi pratikten yetiştirilmiş olduk.

Aile hekimliği uyum eğitimi bu eğitimlerin içinde en güzel olanıydı. Bu eğitim için aramızdan eğitimciler seçildi. Bu arkadaşlarımız eğitim alıp bizlere eğitim vermek üzere eğitimci oldular. Eğitimler gerçekten güzel geçti. Aktif eğitim yöntemleri kullanıldı. Yaparak, yaşayarak,eğlenerek öğrendik. Her eğitim sonrasında anket formları doldurup, eğitimciler ve yaptıkları eğitim hakkında fikirlerimiz alındı. Eğitim sürecine dahil edildik. Teneffüs aralarında da hiç sıkılmadık; hep birlikte oyunlar oynadık. Sonunda eğitimci arkadaşlarımıza ödül olarak ve emekleri karşılığında puanlar verildi. Bu puanlar seçtikleri aile hekimliği bölgeleri için ön sıralara geçmelerinde faydalı oldu. Eğitimler bitince kuralar çekildi ve herkes yerine yerleşmiş oldu. Kullanılan yöntem nedeniyle çok sevdim; ancak eğitimci seçiminde de  herkese eşit imkan sunulmuş olmasını isterdim. Anket formları burada da kullanılsaydı…

Bildiğim; eğitimlerin amacı olumlu davranış değişikliği kazandırmaktır. Bu amaca ulaşmak için gidilen yolların da ulaşılmak istenen amaçla aynı olması gerekmektedir. Böylece eğitim daha etkin hale gelerek amacını da gerçekleştirecektir…

 Eğitime gönül verenlere selam, sevgi ve saygılarımla…

:

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir