Eski Köye Yeni Adet

Dün akşam 2018 yapımı Eski Köye Yeni Adet isimli komedi filmini izledik. Filmi araştırdım: Senarist ve yönetmenliğini, Gülistan Acet ve Ferit Karahan yapmış. Çok başarılılar ve birçok ödüller almışlar. Ferit Karahan ilk uzun metrajlı filmi olan Cennetten Kovulmak filmi ile 50. Altın Portakal Film Festivali’nde en iyi film ödülünü, Kusursuzlar isimli film ile paylaşmış. Muş’lu. Gülistan Acet 2013 yılında 50. Antalya Altın Portakal Film Festivali, Ulusal Uzun Metraj Film Yarışmasında En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülünü almış. Batman’lı.

Eski Köye Yeni Adet filmi 1990 yılında ve bir köyde geçmektedir. Köye sağlık ekipleri gelir ve üç çocuğu olan kadınlara spiral takarlar ve bunu yaparken de yeterli açıklama yapmazlar. Köyün erkekleri kendi aralarında fikir yürüterek bunun mikrofon olduğuna ve bu yolla da devletin kendilerini dinlemekte olduğuna inanırlar. Eşlerine daha iyi, nazik davranmaya başlarlar, yanlarında tehlikeli olabilecek politika ile ilgili sözleri konuşmazlar hatta devlete iyi görünmek isteyenler de eşlerinin yanında hazır ola geçip ”Vatan sana canım feda ! ” diyerek bağırırlar… Köydeki düzenleri de bozulur… Ta ki kadınlardan biri hastanelik olup hastanedeki bir doktorun durumu kendilerine açıklamasına kadar…

Film komedi katagorisinde. Bence biraz trajikomikti de. Komedi filmlerini seyrederken bolca attığım kahkahalarımın bu sefer sayısı biraz azalmıştı. Bir köyün gerçekliğini; komedi olduğundan abartılmış bir şekilde yansıtan ve cehaletlerini ve bunun nedenlerini sergileyen ve düşündüren de bir filmdi. Gerçekten çok beğendim.

Filmde mesleğim nedeniyle dikkat ettiğim iki doktor tiplemesi vardı. Biri spirali takan doktor; asık suratlı, tükenmiş görünen, fazla konuşmayı sevmeyen, bıkkın, kendine verilen spiral takma görevini, sıra savar şekilde baştan savma yaparak, kadınların sağlığını riske atan ve ”Aydınlanmış onam” haklarını hiçe sayan, diğeri ise tam tersi olan; filmin sonunda spiral takılan kadınlardan biri gebeliği nedeniyle (gebeyken takılmış; üç aylık gebe) hastanelik olunca köylüye takılanın mikrofon olmadığını açıklayan ve köylüyü aydınlatan, sevgiyle yaklaşan doktor tiplemesi…

Meslek yıllarımın bir bölümünde bu uygulamayı yapmıştım. Filmin konusunun geçtiği yıl olan 1990 da mecburi hizmetimi yapıyordum. Atamızın 1919 da ayak bastığı il’e ben de rahim içi araç uygulama kursu nedeniyle giderek ana ve çocuk sağlığında üç haftalık eğitim sonunda verilen sertifikayı almıştım. O yıl bu sertifikayı acilde çalıştığım için kullanamamıştım ama daha sonraki yıllarda sağlık ocaklarında çalıştığım dönemlerde kullanmıştım. Sertifika nedeniyle de Aile Planlaması sorumluluk alanım olmuştu. Bu nedenle de filmi izlerken bu bölümler dikkatimi daha da çekti.

Filmde anlatılanlar komedi diye abartılmış olabilir. Ancak bir gerçekliği de yansıttığını düşünüyorum. Bu gerçeklik ise ”Cehalet”.
Bununla ilgili olarak, Ege’nin İncisinin Dağı Altın olan semtinin sağlık ocağında çalışırken yaşadığım bir anımı anlatmadan geçemeyeceğim. Bölgemiz göç alan bir bölgeydi. Sakinlerinin çoğunluğu mübadele döneminde gelen göçmenler ve Doğu Anadolu’dan gelen halktan oluşuyordu. Gelen hastalarımız ile karşılıklı olarak memnuniyet içindeydik ve severdik bir birimizi. Yıl 1992. Sağlık ocağımızın binası iki sağlık ocağına aitti ve toplamda on yedi hekim vardı. Aile Hekimliği sistemi olmadığı için hekim arkadaşlarımızla var olan iki adet poliklinik odasında sırayla poliklinik yapardık. Ayrıca Aile Planlaması ile ilgilendiğimizden buna ihtiyaç duyup gelenlere iki hekim olarak sırayla aile planlaması poliklinik hizmeti de verirdik. Poliklinik yaptığım günlerden biriydi. Türkçeyi tam anlamayan bir hasta yanında tercümanı ile gelmişti. Sanırım spiral istemiyordu ve bunun üzerine kendisine bakanlığın ücretsiz dağıttığı kondomlardan(prezervatif)vermiştim; onun da koruyuculuğu yüksekti ve ben daha anlatmaya başlamadan: ”Yemeklerden önce mi sonra mı yutacağım ?”diye sordu. Sonra yanıtladım sorusunu. O gün her ikimiz de farkındalık kazanmıştık. O nasıl kullanılacağını öğrendi, ben de ‘öğretme’nin önemini ve nasıl farkındalık kazandırdığını…

” Aile planlaması; ailenin istedikleri zaman ve sayıda çocuk sahibi olmasıdır. Bu hizmet ailedeki kişi sayısına sınırlandırma anlamı taşımaz. Çocuk yapmada aileler tamamen özgür olup, kendi iradeleri ile istedikleri, bakabilecekleri sayıda çocuk sahibi olabilirler.” O zamanlar işimiz bu tanımlamayı bize başvuranlara öğretmek ve bu konuda çalışmalar yapmaktı. Bizden hizmet alan nüfusumuz şanslıydı ama bu filmdeki köylüler o kadar şanslı değildi… Köylerinde sağlık evi yoktu; spiraller derme çatma kurulan bir odada takılmıştı ve de bir görev aceleyle yerine getirilmişti… Köydü, uzaktaydı ama yakındı, bizimdi, tıpkı şarkıdaki gibiydi… Köylüydü, cahildi ama saftı ve temizdi…

Senaristlerinin, yönetmenlerinin ve oyuncularının, yaptıkları işin haklarını verdikleri güzel bir film olmuş. Hepsinin emeğine sağlık…

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir