Yaşam Odası Var mı?

Yüz karası değil, kömür karası

Böyle kazanılır ekmek parası – Orhan Veli Kanık

BU ŞİİR KÖMÜR KOKAR

bu şiir kömür kokar
kapkara buram buram kömürdür
dağlar nehirler göller tren yolları
bir yarım asrın ipe dönmüş insanları
kederleri ümitleri buruk boyunlar ile
bu şiirden geçerler

bu şiirde dağlar sıra sıradır
kırmızı kayaların sırtında kertenkeleler dolaşır
ağaçlar bir karıştır
yaprakların üzerinde tavşanlar oynaşır
toprak rüya görmez toprağın altı paramparçadır

dağlar düşünceli ve vakarlıdır
bir akar su gibi inmiştir üstüne insanların
tepelerinden yaban ördekleri geçer
bulutların hışırtısını duyarsın
dağlar katıp önlerine
binlerce insan elini ayağını kolunu
dağlar insanları
peşin ellerinden ayaklarından
sonra kendilerinden etmiştir

bir asılı çengele benzer insanlar
elleri kocaman yürekleri ufacık
toprağın üstünde kara bir akrep gibidir
çocuklar çöp gibi
kadınların memeleri görünür
gariptirler naçardırlar
arabalar hayvanlar insanlar
bir gün dağların arkasındaki köylerinden
dağları bir pabuç gibi giyip gelmişlerdir.

kimi tertemiz gökyüzünü
kimi masmavi denizi
kimi anasının san yüzünü
kimi karısının iki korkunç gözünü
içine yerleştirip çıkmıştır
kursaklarında bir parça kara somunla
iki minare boyu toprağın altında
hepsinin rüyaları başka başkadır

öyle insanlar gördüm ki
ölüm peşlerine düşmeğe korkardı
kılları uzamış hayvanların yanısıra
ya kuyulara iniyorlar
ya kuyulardan çıkıyorlardı
kazmaları kürekleri lâmbalariyle
ya insanlar gibi toprağın üstünde
ya köstebekler gibi toprağın altındaydılar

bir düdük sesinde bütün şehir ayaktaydı
dağlara tepelere doğru bir ayaklanmadır başlıyordu
ikinci düdüğe kadar bütün şehirde tıs yoktu
uyudum uyandım hep aynı seslerdi
anladım insanlar bir vardiya giriyorlar
bir vardiya çıkıyorlardı
anladım en kısa ömür insan oğlunundu
sonra kurtlar böcekler
ve tarla farelerinindi

birtakım insanlar gördüm ki
kelepçeli jandarmalıydı
ya dağların arkasından geliyorlardı
ya dağların arkasına gidiyorlardı
baktım sapsarıydılar
gözleri çıkık boyunları buruktu
sanki hiç yaşamıyordular
bir acaip mahlûklardı

ben boyuna seni düşünüyordum
sen kederimizin yanısıra ayaktaydın
sen kara bir somun gibi yediğimiz şehir
sen ki gecenin aralığından
kapkara ellerini kollarını çıkarmış
nefes alıyordun
boyuna insanlar geçiyordu
sanki hiç bitmiyeceklermiş
sanki hiç tükenmeyeceklermiş gibi
kahrın ve zulmün önünde dimdiktiler

bu şiir kömür kokar
bu şiirde ölüm iki kaş arasıdır
bu şiirde insanlar
birbirinin nefesiyle yaşarlar
birbirlerinin soluğuna kulak verip çalışırlar
bu şiirde insanlar
vatan dışı dünya dışıdır

İlhan Berk

Yaşam odası var mı?… Kaçış için çıkış yolu var… Nerede? Çalışma alanına uzak diye söktük… Yaşam odası var mı? Yok… İhmal var mı? Kesinlikle yok…

Yaşam odası var mı ? ………………………………………………?

Saygıyla….

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir