Leenane’in Güzellik Kraliçesi

Günaydın. Öncelikle yaratıcı yazma atölyesindeki genç kızımızın dediklerine bir bakalım.

Sabah telefon edip kendisinden izin aldım. Ona teşekkür eder, derslerinde, yaşamında başarılar dilerim. Umarım hayallerine kavuşur.

Iraz:  … kadın evini çekip çevirmek zorunda.Özel hayata bir tecavüz var burada…

Yazar:  Bu anlattıklarını baştan anlatır mısın? Yazdığın öykünün sonuna neden cinayet ekledin?

Iraz: Buraya gelmeden önce biraz araştırdım. Sonra bir şey fark ettim. Bir kadın, tecavüzcüsünün kafasını kesip köy meydanına asıyor ve altına ”kanlı ibrete alem”yazıyor. Kadının hapse girmeden önceki fotoğraflarına baktığımda; gerçek olmayacak şekilde bir mutluluk gördüm yüzünde. Yani artık delirdiğini gördüm;  bu tecavüzün sonunda delirme. Tecavüz, sadece bedene olan bir şey değildir. Etrafımızdaki erkekler, kadınlara baktığım zaman; eşlerin onların eşlerinin özel hayata tecavüz ettiğini gördüm. Onların bakış açısı şu şekilde: Ben eve ekmek getiriyorum, ben evin ayakta kalmasını sağlıyorum, kadın da evini düzenini sağlamak zorunda. Hayır, kadın evin içerisini sağlamak zorunda değil; kadın evin içinin düzenini sağlamak zorunda olan bir eşya değil. O kadın kendisine bakmalı, kendisini geliştirmeli, çocuğunu geliştirmeli; aynı zamanda erkekle birlikte evin içindeki düzeni sağlamalı ve o evi ayakta tutmalı. Böyle bir tecavüzün sonunda her kadın delirebilir…

Yazar: Neden delirdiğini düşünüyorsun? Çıkış noktası delirmek mi, bu doğru mu ?…

Iraz: Delirmek doğru değil;  güçsüzlük, bir kopma noktası… Delirmek bir kaçış noktası değil; bir kopma noktası; aslında gelinebilecek en kötü nokta…

Yazar: Peki, bu tarza örnek olabilecek yabancı yazarları biliyor musun?

Iraz:  Pek bildiğim söylenemez.

Yazar: Teşekkür ederim.

Iraz: Ben de teşekkür ederim.

”… kadın evini çekip çevirmek zorunda. Özel hayata bir tecavüz var burada…”
Leenane’in güzellik kraliçesi oyununun özeti de bu cümlede saklı.

Oyunda;

Kızının hayatına, duygularına, aşkına tecavüz eden ve kızının hayatını, aşkını türlü entrikalarla mahveden, kendi işlerini yapabilecek durumda olduğu halde, çayını, çorbasını kızına yaptıran bir anne,

İki kız kardeşi evlenip gittikleri için annesinin bakımı ona kalmış, evini çekip çevirmek zorunda olan, evlenememiş, cinselliğini yaşayamamış, yaşamının bir döneminde akıl hastanesinde de yatmış ve bu duruma uzun yıllar sonrasında da üzüntü duymaya devam eden orta yaşlarda kız,

Kıza aşık olan ve ona ”Güzellik Kraliçesi” diyen ve başka bir ülkede çalışmak durumunda olan, aşkı entrikalarla engellenince, güzellik kraliçesini bırakıp, başka biriyle evlenen bir adam ve

Adamın mesajlarını kıza ileten, yaşadığı yerden bunalmış, gitmek isteyen adamın erkek kardeşi vardı.

Oyun İrlanda’nın Leenane kasabasındaki bir evin mutfağında geçmekte.

Mag ile kızı Maureen’in mutfağı

Dekorda biraz sıkıntı hali; 

sallanırken gıcırdayan koltuk, şömine, şöminenin yanında, sonradan oyunun konusunun baş aktörü olduğunu anladığımız şömine karıştırıcı demir, şöminenin üzerinde “şeytan öldüğünü çakmadan kapağı cennete atmaya bak” yazan yazı  ve radyo vardı. Fonda da, dışarıda hep yağan yağmurun çisilti  ve gök gürüldeme sesleri ve ara ara odada bulunan radyoyu açınca dinledikleri müzikleri vardı.

Tarzının karamizah olduğunu öğrendiğim oyun yer yer güldürüyordu da. Bir ara sahneye sürpriz bir oyuncu girdi. Bu oyuncu bir kediydi. Anne, oyunda yer alıyormuş gibi kediden de bahsetti. Yerel kedimiz de oyuna renk katmış oldu böylece. Oyun içinde mini bir oyun sergiledi kedi. Anne de onu görmezden gelmedi.
Oyuncuların hepsi çok iyiydi. Bir solukta izlediğimiz oyunun perde arası vermesini bile istemedim. Oyunun sonundaki o muhteşem alkış sahnesinin de hiç bitmesini istemedim. Adeta oyuncular ve seyirci bütünleşti. Amatör tiyatromuzdan üç arkadaş birlikte seyrettik oyunu. Alkış sahnesi,  oyunlarımızın özlemini  biraz daha perçinledi.

Yaratıcı yazma atölyesinde Iraz, yazdığı oyunun sonuna cinayet eklemişti. Yazar da sormuştu: ”Yazdığın öykünün sonuna neden cinayet ekledin?” ve”Peki,bu tarza örnek olabilecek yabancı yazarları biliyor musun?” diye. Iraz’ın yazdığı öykünün sonuyla bu oyunun sonu aynıydı. Iraz bu tarzda yazan yazar var mı hatırlayamamıştı ve yanıtlayamamıştı o zaman.
Bu sorunun yanıtını, ben verebilirim şimdi : Martin McDonagh (Oyunun yazarı) https://tiyatrolar.com.tr/martin-mcdonagh

1996 yılında Dublin’de sahnelenen oyun, İrlanda’dan çıkarak,  Londra ve Broadway’de büyük ilgi görmüş, tiyatro dünyasının “Oscar”ında dört “Tony” ödülü alan yapıt, Time dergisi tarafından 1998 yılının en iyi on oyun arasında yer almış. Bizde de 2001 yılında Afife Ödülleri’nde dört dalda ödül, anne rolündeki Rüçhan Çalışkur bu oyunla ”En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ ‘ödülünü almış. Sumru Yavrucuk ise 2013 de, ”Kimsenin ölmediği bir günün Ertesiydi” oyunuyla “Yılın En Başarılı Kadın Oyuncusu” ödülünü almış. https://tiyatrolar.com.tr/sumru-yavrucuk

Tam yazıyı bitireceğim şu anda, eşim beni arayıp son dakika haberi verdi: ” ..sahnelenen oyunda Yavrucuk’a rol gereği su verilmesi gerekirken, antifriz verildi. Su sandığı antifrizi içen ünlü oyuncu, sahnede kusmaya başladı… tedavisinin ardından taburcu edildi. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı.”

Sahnede kustuğunu gördüm, ama rol gereği sandım. Oyunun gereği olmadığını hiç hissettirmedi. Daha önce de başka bir oyununu  (Shirley Valentine) seyretmiştim. Tek kişilik, ”kadın isterse her şeyi yapar”ı anlatan bir oyundu. Tek kişilik olmasına rağmen, sahneyi doldurup, bizleri oyunun içine alıp sürüklemeyi başarmıştı. Gerçekten de kendine verilen ödüllerin hepsini hak eden bir sanatçı. Yeteneğine sağlık…

Tesadüfün bu kadarı derler ya;  tam da ”Kimsenin ölmediği bir günün Ertesiydi”oyunundaki ödülünden bahsederken geldi haber.  Neyse ki oyunun adı gibi pozitif sonuçlanmış.  Eşim de ben de iyileşmesine sevindik.  Kendisine buradan geçmiş olsun diyerek, daha nice oyunlar oynamasını ve nice başarılara imza atmasını dileriz. Bugün aynı zamanda ”Kadın Hakları Günü”.  Bu vesileyle, gününü de kutlarız.  Sumru Yavrucuk’a, Leenane’in Güzellik Kraliçesi’ne sevgilerimizle…

Not:

Gel de iş güvenliğinden bahsetme. Bir şekilde yine karşımıza çıkıyor işte…  Ya da merkürün retro haline mi bağlasak bilemedim… Hani insanların kafası da karışık oluyor ya o zaman…. Antifriz ile suyun karışması… Kafamda deli sorular… Neyse aydınlanır nasılsa… Sizler de sağlıcakla kalın… 

Radyoda çalan müzik:

2020’den de bir not:

Iraz, Edebiyat Fakültesini kazandı. Hayaline güçlü bir adım attı. Kitaplarını okumayı heyecanla bekliyorum…

Penceremden İnciler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir